TURNUSOL KAĞIDI-15 TEMMUZ.
Bugün 15 Temmuz..
Fetö darbe girişiminin yıldönümü.
Türkiye'nin darbeler tarihinde Fetö kalkışmasına nispeten benzeyen 27 Mayıs 1960 darbesini yapanlar, hepi topu 3 general 38 subaydı.15 Temmuz'da ise 165 general, 7.800 subay darbeye iştirak etmişti.Buna rağmen basit siyasi hesaplarla yıllarca ve hâlâ daha darbe girişimini "tiyatro" diyerek hafife almaya çalışan, zihinleri bulandırma gayretinden vazgeçmeyen "geri ve gezi zekalılar" var aramızda.
Uygulama aşamasındaki aksaklıklar darbenin oldukça iyi planlandığı gerçeğini gölgeleyemez, gölgelememeli. Bu tavır her şeyden önce 251 şehidimize, binlerce gazimize ve ailelerine en hafif tabirle "saygısızlık" olur. Çünkü klasik bir darbede yapılması gerekenler neyse bu darbede de aynıları yapıldı:
Köprüler, önemli geçiş noktaları tutuldu.Emniyet, TRT, ulusal medya kanalları gibi kurumlar ele geçirilmeye çalışıldı. Cumhurbaşkanını derdest etmek için ailesiyle kaldığı otel basıldı. Tanklar sokağa çıkarıldı, insanlar, otomobiller ezildi,savaş uçaklarına alçak uçuş yaptırılarak milletin kalbine korku salındı.
Hatta bunlardan çok daha fazlası da yapıldı.Tarihinde ilk kez milletin meclisi bombalandı. Gölbaşı Polis Özel Harekat Başkanlığına düzenlediği bombalı saldırıda 43 özel harekat polisimizi şehit edildi.
Bu seferki darbecilerin hesap edemediği karşı hareketler, uğursuz kalkışma teşebbüsünü sekteye uğrattı.
MİT'in erken uyanarak karşı harekete geçmesi, ordumuzdaki Ömer Halisdemir gibi vatansever askerlerin darbecilere cesaretle karşı koyması, Cumhurbaşkanının daha öncekiler gibi şapkayı alıp gitmek yerine uçağıyla Atatürk Havalimanına inip milletiyle buluşması, "Ben milletimden gayri güç tanımadım" diyerek milleti meydanlara, havalimanlarına davet etmesi ve milletimizin bu çağrıya uyarak darbecilere karşı ölümüne mücadele etmesiydi kalkışmayı başarısızlığa mahkum eden.
Her şeyin güllük gülistanlık, ortalığın süt liman olduğu zamanlarda herkes, her şeyi söyleyebilir; sonuçta dilin kemiği yok, konuştuğunda kaybeceği herhangi bir şey de... Bir insanın rengi, duruşu, samimiyeti ve kalitesi zor zamanlarda söylediği sözler ile ortaya koyduğu tavır ve davranışlarda ortaya çıkar.
Bu yüzden genelde herhangi bir insan, özelde ise bir siyasetçi için turnosol kağıdı,15 Temmuz akşamı nerede olduğu, ne yaptığı, neler söylediği ve bunları ne zaman söylediğidir. Bizim o insan(siyasetçi) için tek geçerli ölçümüz budur.
Darbe bastırıldıktan sonra söylenen hamâsî sözlerin hiçbir ehemmiyeti yoktur.
O gece, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başka ülkeye gitme teklifini reddedip ölümü göze alarak darbecilerin ele geçirdiği Atatürk Havalimanına inmiş, orada halkıyla birlikte darbecilere meydan okumuştu.
Devlet Bahçeli, ilk andan itibaren iktidara destek açıklaması yaparak gönüldaşlarını darbeye karşı çıkmaya davet etmişti.
Bir zamanlar "Darbe olursa tankın üzerine ilk ben çıkarım." diyen Kılıçdaroğlu ise darbe gecesi Atatürk Havalimanında, darbecilerin izniyle tankların arasından telaşlı bir şekilde sıyrılıp soluğu belediye başkanının evinde alıvermişti. Sonrasında değiştirdiği elbiseleri ile ayağında terlik, elinde kahve, TV karşısında darbecileri izlediği görüntüler yansımıştı kamuoyuna. Binali Bey'in "Teşkilatınızı, darbeye karşı sokağa davet edin." çağrısına "Onların güvenliğini kim sağlayacak?" diye cevap vermişti.
Keza sığınmacılara karşı "kaplan" kesilen Ümit Özdağ da geceyi, Kılıçdaroğlu gibi TV başında geçirmişti ne olacağını kestirememenin verdiği telaşlı ve meraklı gözlerle.
Akşener, darbecilerin kapattığı 15 Temmuz Şehitler Köprüsünü gören evinde, o akşam misafir olduğunu (uçakların alçak uçuş yaptığı,mermilerin havalarda uçuştuğu bir ortamda) belirterek bir şey duymadığını söylebilmişti.
O uğursuz gecede demokrasiye, halkın tercihine bağlı olanlar, hayatlarını ortaya koymuş; demokrasiye karşı yapılacak her tür saldırının karşısında olduklarını defaatle dile getiren "tatlı su demokratları" ise tabir-i caizse sınıfta kalmıştır.
Boşuna dememişler:
"Allah, insanı iddiasından vurur."
Son sözlerimiz de Darbe günü bankamatiklere, marketlere, benzin istasyonlarına koşanlara, televizyon başında darbenin başarılı olması için dua edenlere, bir kenarda pusarak ne olacağını bekleyen renksizlere, bir darbeden "iktidar" devşirme hayali kuran muhteris siyasetçilere, kuyruk acısı olan din bezirganlarına, gazeteci müsveddelerine, salâ okudu diye müezzinlere saldıranlara gelsin:
Siz yaşananlara elbet "tiyatro" diyecektiniz. Çünkü "Darbeydi, işgal hareketiydi" deseydiniz bu,"haysiyetsizliğinizi, korkaklığınızı, utançlarınızı" tescil etmeniz anlamına gelecekti.
Sizler istediğiniz kadar "tiyatro" deyin, siz haysiyetsiz ve korkaksınız.
Ve biz bunun farkındayız!
Eyvallah
Kıymetli hacım Rabbimizin yardımı ve inayetiyle ve asil milletimizin evlatlarıyla canımız pahasına da olsa o karanlık ve uğursuz gecenin sabahında, aydınlık bir sabaha güne çıktık elhamdülillah. Rabbim milletimize bir daha böyle kara gün göstermesin. Şükürler olsun ki halâ Çanakkale ruhunu taşıyan milletin evlatları var ,bundan sonra da olacak inşallah. Bize bu topraklar kimseden bağış, hediye kalmadı, her karışı dedelerimizin kanları ile sulanarak kaldı, bizlerde kanımızı akıtmadan bırakmayacağız evvelallah. Allah yar ve yardımcımız olsun Allah devletimize milletimize zeval vermesin Reisimizi başımızdan eksik etmesin ona sağlıklı uzun ömürler versin inşallah selamlar Allah a emanet olunuz saygılarımla.
Ben şehitlerimle beraberim ; riyasız, amasız, her şeyini geride bırakıp canını feda etmek cesaretini göstermiş Ömer Halisdemir'le ve nice Halisdemir yüreklilerle beraberim. Ruhları şad olsun.
Ben şehitlerimle beraberim ; riyasız, amasız, her şeyini geride bırakıp canını feda etmek cesaretini göstermiş Ömer Halisdemir'le ve nice Halisdemir yüreklilerle beraberim. Ruhları şad olsun.