Şahsen kadınların, erkeklerle aynı türden olmadığına, farklı bir tür olduğuna inananlardanım. Onların kafaları, bizimkinin tam tersine çalışır. Onları, onca çaba göstermemize rağmen, anlayamamamızın sebebi de budur. Geçmiş zaman, büyük bir şirketin genel müdürü:'' Metin Hocam,ilk evliliğimde eşimi anlayabilmek için çok gayret gösterdim, parçaladım kendimi; boşandık. Şimdiki ikinci eşimleyim,onu anlamak için hiiiç uğraşmıyorum,gayet de mutluyum, dememiş miydi?
Meselâ telefon çalar,sonrasında eşinize:'' Hanım, bu akşam misafirler gelemeyecekmiş; çünkü kız isteme merasimi varmış'' dersin. Hanım:'' Damat kimmiş, ne iş yapıyomuş, tanıdık mıymış?.'' gibi birçok soruyu art arda sıralar. " Siz de ne bileyim,sormadım ki'' dediğinizde ''Ne kadar meraksızsın.''cevabıyla başlayan bir sürü laf işitirsin.'' Yahu beni niye ilgilendirsin, gençler sevmiş, aileler anlaşmış, Allah mutlu mesut etsin.'' dersiniz de dinleyeniniz yoktur. Oysa bizim için kız isteme merasimi o anda, sadece gelemeyişlerinin mazeretidir ve geçerli bir mazerettir, o kadar.
Bir zamanlar, meselâ 15-20 yıl önce çok sıradan, çok önemsiz bir konuda bir cümle söylemişsinizdir. Bu cümle, onca sene sonra bir vesile ile hiç ummadığınız anda karşınıza gelir.'' Filanca zaman, sen filancaların yanında bana şöyle demiştin'' deyiverir.
Argo tabirle ''apışıp kalırsınız'' bir şey diyemezsiniz; çünkü dün akşam ne yediğini hatırlamakta zorlanan siz nereden hatırlayacaksınız 20 yıl önce sıradan bir konuda, sıradan söylenmiş bir sözü. Hatırlayamadığınız için'' hayır ben öyle bir şey demedim" diyerek savunmaya da geçemezsiniz. ''Kem küm,falan filan şey''gibi kelimeleri geveledikten sonra yutkunup kalırsınız. Bu kadarla kalmışsanız şanslısınız; ama pek de muhtemel değildir bu durum. Bu sefer de ''Bak bir şey diyemiyosun, zaten hep böylesin sen'' lerle başlayan kelimeler, şarjörden boşanan mermiler gibi beyninize beyninize çarpar. İki ihtimal vardır kurtulabilmek için; ya ''Hanım özür dilerim, bir daha yapmam'' dersiniz hatırlayamadığınız bir söz için ya da oradan koşar adım uzaklaşırsınız mecaliniz kalmışsa.
Oturduğunuz ev, sadece başınızı sokacağınız yuvadır sizin için. Eşyaların yerinin de, ne olduğunun da önemi yoktur. Ama hanımlar için son derece hayati bir öneme sahiptir onların her biri, nadide birer cevherdir.Hele yeni alınmışsa, hanımınıza'' çok zevkli olduğunu, güzeli seçmekte eline kimsenin su dökemeyeceğini'' mutlaka söylemelisiniz. Bir de cesaretiniz varsa beğenmeyin alınan eşyayı, vay ki vay halinize. Üstelik sürekli yer değiştirir eşyalar ve size düşen çok önemli bir görev vardır: Ne kadar yorgun olursanız olun (geçerli bir mazeret değildir hanımlar için) kapıdan girer girmez fark etmelisiniz değişiklikleri ve'' Hanım, ne kadar güzel olmuş, ev bi rahatlamış bi rahatlamış'' demelisiniz.Yoksa tek kurtuluşunuz ölü taklidi yapmaktır, deyim ben size.
Oysa siz, çok para vererek aldığınız ve severek giydiğiniz pantalonunuzun ortadan kaybolduğunu( çünkü hanım beyazlatayım derken mahvetmiştir onu ve size hissettirmeden gözden kaybedivermiştir) bir yıl sonra hatırlayıp da hanıma, bütün cesaretinizi toplayarak tereddütlü,mahçup bir sesle sormaya yeltenirsiniz ya da sorarmış gibi yaparsınız :'' Hanım, yâ sanki benim mavi bir pantalonum vardı, onu göremiyorum, herhalde yanlış hatırlıyorum.'' O da insaflıysa itiraf eder, zaten iş işten geçmiştir." Canın sağ olsun" dersiniz, başka da çareniz yoktur.
İnsanlarla birlikte olmayı seviyorsunuzdur; kalabalıkla yemek yemek ayrı bir keyiftir sizin için. Dostlarla birlikte olmanın, samimi sohbetlerin sıcaklığında ne kadar yediğiniz gündeminizde yoktur. Pek görülmeyen bir iştahla evde yediğinizden çok fazlasını yersiniz de farkında bile değilsinizdir. İşin kötüsü, sizi çaktırmadan sürekli göz hapsinde tutan bir çift göz vardır ve o gözler her şeyin farkındadır: Hanımınız. Kalabalıktan ayrıldığınız andan itibaren saydırmaya başlar makineli tüfek gibi:'' Sen zaten benim yemeklerimi beğenmiyorsun, evde neden böyle iştahla yemiyorsun. Senin bana garazın mı var...'' Hele yakın bir zamanda misafirliği gittiğiniz ev sahibesinin yemeklerini, pastalarını beğendiğinizi ağzınızdan kaçırmışsanız vay halinize, ölümlerden ölüm beğenin. Böylesi daha iyi bir tercihtir sizin için..
Gün boyunca insanlara laf anlatmaktan iyice yorulmuşsunuzdur, fiziken de ruhen de bitmişsinizdir. Aklınızda tek şey vardır; Bir an önce eve kendinizi atmak ve koltuğa uzanıp huzur bulmak. Siz" Ben kapıyı çalarım, hanım hemen açar,beni kapıda bekletmez;çünkü yorgun olduğumu bilir.''diye içinizden geçirirsiniz. Kapıyı açar, güler yüzüyle karşılar ve sıcacık, okşar bir ses tonuyla ''Hoşgeldin bey" der ve ceketin, atkın, artık ne varsa alır üzerinden. '' Günün iyi geçmiştir inşaallah; ama yorulmuşsundur sen, geç uzan biraz, ben de sana tavşan kanı çay getireyim, hem için ısınır hem kendine gelirsin.''diyeceğini umarsınız değil mi? Umma kardeşim, bekleme cancağazım. Yorgunluktan ayakta uyumuş, rüya görüyorsundur, çimdikle kendini. Çimdiklemene gerek yok; sen daha ağzını açamadan kapıda başlar evin sultanı:'' Çok yoruldum da, kimse beni anlamıyor da, ben de bir insan evladıyım, benim de canım var da.. var var. Bir süre sonra artık kelimeler, otomatik tüfekten çıkan seri mermiler gibi, yüreğinize, başınıza çarpa çarpa boşaldığında, hissizleşir, hiçbir şey duymaz hale gelirsiniz. Son kalan enerjinizi de kullanarak,ani bir hareketle kendinizi koltukların üzerine atarsınız.Olduğunuz yere yığılır kalırsınız. Bu umarsız saldırıdan kurtulmak için tek çareniz vardır: yorgunluktan uzandığınız yerde uyuyakalmanız.
Artık iyice bunalmışsınızdır. Ne yapıp yapıp evde yalnız kalmayı başarmalısınız. "Şöyle yalandan kavga çıkarayım, annesine gitsin de biraz kafamı dinlesem, eve kafama göre girip çıksam"diye planlar yaparsınız.(Aman dikkat! Aslâ onunla aynı ortamdayken düşünmek gibi bir hata yapmayın;çünkü onların kafanızın içinden geçenleri okuyabilmek gibi bir özelliği de vardır, unutmayın!) Ah kimse aramasa sormasa, "ne yapıyosun,nerdesin'' diye hesaba çekmese. Özgürlük güzel şey, diye iç geçiriyorsunuz arada sırada değil mi? Onlarsız hayatın ne kadar güzel olacağını düşünüp tek başına kaldığınızda kendinizle;dağ başında, etrafı ağaçlarla çevrilmiş, şırıl şırıl akan bir çayın kenarında, metruk bir evde alacağınız tadı, yakalayacağınızı huzuru hayâl ediyorsanız,etmeyin kardeşim..
Çünkü bir iki gün belki kendinizi iyi hissedersiniz. Cenneti bulduğunuzdan eminsinizdir, "oh be" dersiniz; amma velâkin hepsi şu kadarcıktır bu aldanışınız: Hepi topu iki üç güncük. Sonra içinizde anlam veremediğiniz bir sıkıntı başlar. Önce yemekten kesilirsiniz; çünkü sofrada sadece sizin kaşığınızdan çıkan şakırtılar, tek başına yemenin hiçbir cazibesinin olmadığını anlatır yüreğinize. Size yalnız olduğunuzu çok acımasız ve pervasızca hatırlatır insafsız. İlk bir iki gün yemek yapmaya kalkarsınız en basitinden, sonra iş kahvaltıya döner, bir süre sonra da zeytin, ekmek, üzüm, karpuza iniverirsiniz. Artık amacınız yemek yemek değil, karnınızı doyurmaktır öyle ya da böyle. Bu arada ilk yemek deneyiniz de ya dolapta kaskatı kesilmiştir ya da mutfağın unuttuğunuz bir yerinde küflenmeye bırakılmıştır. Bulaşıklar hakeza öyle..
Ardından yalnızlık hissi çöker tüm benliğinize. Bir sese, nefese hasretlik çekmeye başlarsınız. Onu özlemişsinizdir; fakat iç sesiniz '' Yahu sana o kadar eziyet çektireni özlemiş olamazsın, halüsinasyon görüyor olmalısın'' der durur. Önceleri EVET YA dersin; ama bir süre sonra acı gerçeği kabul etmek zorunda kalırsın.Hakkaten ÖZLEMİŞSİNDİR her şeye;ama her şeye rağmen...her türlü kusuruna rağmen... anlaşılmaz tutumlarına rağmen... bin yıl düşünsen de aklına getiremeyeceğin şeyleri düşünebilmesine rağmen... 20 yıl önceki sözlerini hatırlatmalarına rağmen... çocuksu kaprislerine, anlaşılmaz tavırlarına, can sıkıcı meraklarına rağmen. EY HİKMETİNDEN SUAL OLUNMAZ RABBİM! KADINLARI SIRF BİZ ERKEKLERİ ERKENDEN ÖBÜR TARAFA GÖNDERSİNLER DİYE YARATMIŞSIN, ÖMÜR TÖRPÜLERİ diye ciddi ciddi düşüncelere dalmana rağmen. Evet, bu saydıklarımıza; hatta çok daha fazlasına rağmen..
Anlarsın ki bütün hücrelerine nüfûz edilmiştir yıllarca, çepeçevre kuşatılmışsındır ve sen bunun farkına aslâ varamamışsındır.
Ve YİNE ANLARSIN Kİ ONLARLA YAŞAMAK ÇOOK ZOR; AMA ONLARSIZ DA ASLÂ MÜMKÜN DEĞİL !!!
Kadınlarla ilgili duygular ancak bu kadar gerçekçi tahlil edilebilirdi. Yazıyı okuyunca rahatladım. Demek ki yalnız değilmişim :)
Helal sana hocam, kalemine, yüreğine ve dahi engin TECRÜBENE SAĞLIK. Erkeklere tercüman olmuşsun vesselam.
Sagolasın müdürüm :)
Metin hoca bu yazıyı cuma namazından önce yazmış. Hutbeyi dinlediyse yazıyı kaldırır yayindan diye düşünüyorum.
metin hocam," Muhteşem Ömür Törpüleri"ni yazarken gülmedim desem doğru olmaz. Ancak bunca sorunu olan Türk erkeğinin içinde bulunduğu ortamdan sağ çıktığı için ,onlara her gün madalya takmak gerekir. Ancak ben İsmail Karayel hocam gibi "hayatımı yazmışsın" demiyorum. Bundan sonra ben her gün senin ve senin durumunda olan arkadaşlar için bir dua ekibi kuralım diyorum. Nede olsanız arkadaşımızsın bu kadar kıyağımız da olsun olmazmı? bir çift gözlü kardeşim.
Sağolasın İzzet abi dualarına sadece Türk erkeklerinin değil tüm dünya erkeklerinin ihtiyacı var :) Bir çift goz için de teşekkürler
Allah razı olsun İzzet Abi,yalniz ben degil tum Türk değil tüm Dünya erkeklerinin senin dualarına ihtiyacı var :)
"Anlarsın ki bütün hücrelerine nüfûz edilmiştir yıllarca, çepeçevre kuşatılmışsındır ve sen bunun farkına aslâ varamamışsındır." Aşırı olmamak kaydıyla bir yönüyle de güzel bir duygu. Bu durum bana göre ilginin de âlâmetidir. Yazarımızın kalemine, yüreğine sağlık. Bu yazıyı mutlaka hanımlar da okumalı. Hafızaları geniş ya belki birşeyler kalır akıllarında.
Güzel insan hayatımı özetlemişsin desem yalan olmaz. Bu satırları okuyunca eski bir banka reklamı geldi aklıma. Reklamda "Yok aslında birbirimizden farkımız biz Osmanlı Bankasıyız" diyordu, kadinlarin hepsi aynı sadece isimler farkli. Allah hepimize iki cihan saadeti nasip eylesin. Cumanın hayrı üzerimize olsun. Selam ve dua ile.
Sağolasım kıymetli müdürüm :)
Muhterem hocam, uzun zamandır bu kadar gülmemiştim. Psikoterapi gibi geldi. Rabbim de seni güldürsün. Allah hayırlı ömür versin. Törpünün dişleri ince olsun ki, uzun yıllar gülelim. Vesselam.
Sağolasın Abdullah kardeşim insanları hele kardeşleri güldürebilmek güzel :) Hep birlikte gülebilmek dileğiyle..