BİZ FAKİR DEĞİLİZ, BİZ AHLAKSIZIZ
Birkaç ay öncesi...
İşlerimi bitirip Cevizkentteki evime dönme vakti geldiğinde acelem olursa ya da kendimi yorgun hissedersem PTT'nin önünden taksiye binerim. O gün yine öyle yaptım.
Klasik müşteri-taksici muhabbetine başlayınca sürücünün de benim gibi bir emekli(ama muhalif cenahtan) olduğunu, muhabbete giriş cümlesinden anladım:
" Hayat çok pahalı, maaşlar düşük, ev kirası maaştan yüksek olur mu ya" dedi ve ekledi:
"Zaten iktidar da bizi insan yerine koymuyor, emekliye para vermiyor. "
"Öncelikle hayatın çok pahalı olduğu, emekli maaşlarının ise asla yeterli olmadığı konularında haklısın, ikisine de itirazım olmaz. Ne olursa olsun bu durumun sorumlusu devleti yönetenlerdir, buna da eyvallah. Amma velâkin sırf iktidarı zor duruma düşürebilmek adına, milleti kışkırtarak iktidarı EYT'yi çıkarmaya zorlayan, halihazırda emeklilere zar zor yeten pastaya, hiç yoktan çoğu 38-45 yaşında 3 milyon insanı(şimdilik) ortak edenlere ve SGK primlerini yaptırmayıp da şarkıcı, dansçı adı altında yandaşlara yedirenlere de kızmamız gerekmez mi? Hırsızın hiç mi suçu yok? "deyince,(İşine gelmediğinden olsa gerek)EYT meselesini es geçip "Konser yapsınlar; çünkü insanlar sıkıntılı, rahatlamaya ihtiyaçları var. " diye itiraz etti muhalif taksici.
Ben de tecahül-i ârifâne yaparak o yoldan devam ettim.
En basitinden anlatayım sana o zaman;
"Belediyelerin ödemedikleri o SGK primleri var ya, onlar belediyenin kendi parası değil, çalışanların maaşlarından kestikleri primler. Yani "SGK'ya öde" diye belediyeye emanet edilen paralar.
Ama onlar emanete ihanet edip devletin parasını cebine atıyor. Sonra bu paraları, pavyonda baba parası yiyen mirasyediler gibi
şarkıcı, dansçılarla afiyetle yiyor, anlatabildim umarım." dedim ya hiç oralı değildi insafsız.
Mesâfe kısa olduğu için çabucak eve ulaştık. Sıra hizmet bedelini ödemeye geldi. Taksimetrede 140 TL yazıyordu ya ben bir önceki müşteriden açık kaldı herhalde diye düşünmüştüm; yanılmışım. Demek sen de Akpartilisin 140 TL alayım da gör."dedi gülerek.
"Şaka yapıyor olmalısın mesafe 800 metre bile yok yahu." dedim ya cevap hazırdı:
"Belirlenen resmi fiyat bu; ama senden 80 TL alacağım."
"Bu da şaka olmalı" dedim gülerek; ama gerçekmiş.
İstemeye istemeye parayı uzatırken de söylenmeyi ihmal etmedim. "Hayat çok pahalı diyorsun; ama iki adımlık yere 80 TL alıyorsun kaptan, üstelik kendin gibi bir emekliden, Allah'tan revâ mı bu! " der demez gaza basıp uzaklaştı.
Başka bir emekli müşteriye espri(!)yapmak için olmalı.
Evvelki gün...
Yol üzerindeki kuruyemişçiye uğradım, baktım ürünlerin her birine 50-100 TL zam yapılmış.
Satıcı ile diyaloğumuz:
-Güzel kardeşim daha iki hafta önce yine uğramıştım, fiyatları niye değiştirdiniz?
-Ürünleri don vurdu.
-Tamam da bunlar geçtiğimiz sezonun ürünü değil mi don vurmasıyla ne alâkası var?
-Mal veren toptancılar bize böyle söylüyor.
-Peki fındık, fıstık, kayısıyı anladım da kaju fıstığı ithal değil mi don, onu nasıl vurmuş, izah etsen bâri de anlasak.
-Her şeye zam geliyor abi..
Sadece şehrimizde değil, tüm ülkede manzara bu.
%100'den az kâr eden, " Ben zarar ettim, malım para etmiyor' diye ağlıyor.
Fırıncı kasabı, kasap manavı, manav hırdavatçıyı, yani herkes birbirini kazıklıyor.
Kimsenin gözü doymuyor, yüzü gülmüyor, bereketi ara ki bulasın!
Gözler doymuyor; çünkü (Muhyiddin İbn-i Arabi (k.s.)'nin deyişiyle) maddi hayata tapanlar, deniz suyu içenlere benziyor, içtikçe susuzlukları artıyor.
Yüzler gülmüyor; çünkü satan, yeterince kazanmadığını düşünüyor; alan da "kazıklandığını"....
Bereket olmuyor; esnaf, kazanamadığını düşündüğü için "bereket versin"; müşteri de kandırıldığını düşündüğü için "bereketini gör" demiyor; çünkü onun da verdiği parada gözü kalıyor.
Esnafımızın, müşteri olarak her "itirazımızı" geçersiz kılan sihirli bir değneği var:
"serbest piyasa"
Deprem olur; ev kiraları, çadır fiyatları ikiye-üçe katlar..
Yangın olur; yangın söndürme ekipmanları fırlar gider.
Sel-don olur, fırtına çıkar, sebze-meyve-balık fiyatlarını tutabilene aşk olsun.
"Açgözlülüğün, fırsatçılığın, vicdansızlığın" adı "Serbest piyasa" olmuş ülkemizde.Bunun adı "serbest piyasa" falân değil, düpedüz "serbest ahlaksızlık"
Bir yerde dinlemiş olmalıyım:
"Serbest Piyasa Ekonomisi ahlâkî gelişimini tamamlamış, kul hakkına riayet eden toplumlar için geçerlidir. Dünya ekonomisine hâkim olan ve hep daha fazlasını isteyenlerin kurguladığı düzen, tüketiciler için etiket kaosu üretir. Süreç, enflasyonla birlikte toplumsal çürümeye de neden olur." diyordu işin uzmanı.
Gördüklerimize, duyduklarımıza, yaşadıklarımıza bakılırsa yerden göğe kadar haklı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da her fırsatta "Serbest piyasa kuralsızlık demek değildir, başıbozukluk asla değildir, fırsatçılara göz açtırmayacağız, sıkı bir şekilde denetleyeceğiz." diyor.
Hakikaten hem yerelde hem de genelde denetlemeler yapılıyor, fahiş fiyat uygulayanlara para cezaları da kesiliyor; ama ne fayda! İnsanlar, "İstedikleri kadar para cezası versinler, adamlar verilen cezaların çok daha fazlasını bizden çıkarıyor zâten, olan, her zamanki gibi bize oluyor." düşüncesinde..
Haklılar mı? Kesinlikle, hem de yerden göğe kadar...
Fırsatçı esnaf, zam yapmanın hem de ölçüsüz zam yapmanın bahanelerini bulmuş.
"Bizim maşlarımıza artış gelmedi ki siz niye zam yaptınız ? "diye sorsak cevaplar makineli tüfek gibi sıralanıveriyor:
Dolar arttı, mazot arttı, işçi ücretleri arttı, sigortalar arttı vs..
"Ama saydıklarının hepsi uzun zamandır yerinde duruyor kardeşim, artmadı ki" diye itiraz edecek olsak yedekteki bahaneleri hazır:
"Her şeye zam geliyor âbi"
Muhalif bir TV'nin sunucusunun "Biz fakir miyiz, bizim ülke olarak hiç mi paramız yok?" sorusuna ünlü ekonomist Şeref Oğuz'un verdiği cevap, toplumumuzun içinde bulunduğu ahval ve şerâiti en güzel özetleyen tespit olmalı:
"Biz fakir değiliz, ahlaksızız! "
Hocam serbest piyasa ekonomisi olmamalı, buradan bu çıkıyor. Özellikle Corona salgınından sonra "etikete ne yazsak bu millet alıyor nasıl olsa" zihniyeti hakim oldu herkese.Kuralı başkası koyduğu müddetçe ahlaki çürümenin önüne geçilemez , kurallarını bizim koyacağımız bir ekonomik düzen kurulmalı. Adil düzen,adil düzen, adil düzen!Faiz düzeni iyiye götürmez bundan daha kötüye götürür. Zulüm zalimlik eden herkesin elinde patlar bir gün. Bugün fahiş zam yapan sevinmesin yarın iflas eder, dükkan kapatır işte bu kadar.
EYT konusunda size katılmıyorum.bu kanun çıktığında geriye doğru işletildi,günü bile kalan mağdur edildi.tekrar düzenlendiğinde aslında hakkı olan hakkını aldı.burada muhalefeti eleştireceğinize gaza gelen hükümeti neden eleştirmiyorsunuz.devlet gazla yönetilmez.iktidarı kaybetme korkusu kendi çıkarttıkları kanunu eleştirmeye döndü ve muhalefeti suçlar olundu.taksiciye muhalif demişsiniz demek ki sizde yandaşsınız.
Metin Yalçın Bey; İstemeye istemeye kanun çıkmaz, yanlış olduğunu biliyorsanız, bunun uzun vadede zararlı olacağını düşünüyorsanız kanunu çıkartmazsınız. Burada kanunu kimin çıkarttığını tartışmaktan daha ziyade kanunun ihtiyacı vs.ni tartışmakta fayda var. Ancak sizin de yanlışınızı düzelteyim. Kanunu başında Bülent Ecevit'in(DSP) olduğu 57.hükümet çıkarttı. Devlet Bahçeli(MHP) Başbakan yardımcısı idi, Yaşar Okuyan Çalışama Bakanı ve o dönemde ANAP milletvekili. Bunlar genel kültür bilgisi. Evet, doğru dünyada böyle bir emeklilik sistemi yoktu, ancak işe başladıklarında o kanuna tabi olarak başlayanalar bir baktılar ki bir anda emeklilik hayal olmuştu. Sosyal güvenliğin batmasının sebebi sizce çalışanlar, emekçiler mi yoksa yönetenler mi? Sanki mevcut hükümet eyt yasasını iptal etmeseydi sgk uçuyor muydu? Tekrar söylüyorum, koltuk uğruna yanlış yapılmaz.
Eyt CHP'li Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan'ın zamanında mecliste oy birliği ile çıkmıştı. Doğru bir uygulama idi;çünkü SGK'nın iflası söz konusu idi.. Bayıldığımız Batı'da 60'ın altında emekli yok.. Muhalefet yanlış olduğunu bile bile milleti kışkırttı. Çocuklarımızın geleceğini çaldılar iktidar uğruna. R. Tayyip Erdoğan karşı çıktı, ama 25 yıl sonra Ankara ve İstanbul'u kaybetti. İktidarı kaybetme riskini göze alamadı, istemeye istemeye EYT'yi çıkardı. Çünkü Türk milletine maliyeti çok daha fazla olacaktı. Suriye vb gelişmeler haklılığını ispat etti. Allah korusun 6 partiden oluşan ve tamamen menfaat odaklı kurulan Millet İttifakı bu çalkantılı zamanda iktidar olsaydı felaket olurdu. "Muhalif" kelimesini durum tespiti olarak kullanmıştım. CHP, İp, Saadet, Deva veya Yeniden Refahlı da olabilirdi kaptan..
Eti bozulmasın diye tuzlarsın fakat tuz bozulunca yapacak bir şey kalmaz üstad. Toplum bozulduysa o toplum kendisini düzeltmeden Allah onlara verdiği nimeti düzeltmez. "Şüphe yok ki bir topluluk, ahlakını değiştirmedikçe Allah o topluluğu değiştirmez". (Rad Suresi 11. ayet)
2023 yılı yazın gözlüğümün vidası kırıldı,bildiğimiz vidalar uymuyor.Gözlük tamircisine yaklaşık 1 santim uzunluğundaki vidayı gösterdim var dedi be kadar diye sordum 250 lira dedi yanlış duyduğumu sanarak bir daha sordum 25 liramı dedim hayır 250 lira dedi hayalimde 5 lira der diye düşünürken 250 lira yıl 2023 yeni gözlük aldım 500 liraya
"Mal bozuksa Mal Müdürü ne yapsın" derler üstad, kalpler düzelmedikçe insanlar düzelmez, insanlar düzelmediği sürece toplum düzelmez. Hükümet birçok fiziki/maddi şartları iyileştirdi ama insanların gönlünü doğrultamadı maalesef, zaten en zor şey insanın kalbini ve davranışlarını düzeltmek. "İnsanı önce ailesi eğitir sonra eğitimciler/okul eğitir sonra da toplum eğitir, bunların eğitemediğini cehennem ateşi düzeltir."
Allah razı olsun Metin abi kalemine sağlık
Bir gün meşhur marketin birinde ben de zam muhabbetine girdim: Nerden çıktı bu zam? cevap hazır: Siz de zam aldınız. İnanın hocam utandım ya! Benim cebime giren paraya göre zam. Benim cebime giren paraya resmen el koymak bu !!! Ama bu bir yerde patlayacak korkarım. Her esnaf öyle değil ama bıktım bu ahlaksız esnaftan