Diyanet İşleri Başkanımız Prof Dr.Ali Erbaş, Koronavirüs sebebiyle cami ve mescidlerde cemaatle namaz kılmaya ara verildiğini açıkladı.
Belki bazılarımız üzüldü bu karara, bazılarımız da kararı gereksiz buldu.
Bense çok doğru ve yerinde bir karar olduğunu düşünüyorum; çünkü camilerde omuz omuza duruyoruz. Diğer kardeşimize bir nefes uzaklığında bile değiliz. Yani etkileşim çok kolay. Özelliklerinin ne olduğu tam olarak bilinmeyen, ilacı,aşısı bulunmayan ve yayılması son derece kolay ve hızlı olan bu virüs için bilim adamları haklı olarak çok endişeli...Biz de...
İnancımıza göre namaz kılmak,oruç tutmak vs. farzsa sağlığımızı korumak da farz. Elimizden geldiğince onu korumak asli görevlerimizden. Üstelik sağlıklı ibadetin yolu da sağlıklı bir beden ve ruhtan geçiyor.
Bununla birlikte ''kul hakkı'' diye çok ağır bir kavram var inancımızda. Hastalık kendini belli etmediği için siz hastalığınızın farkında değilsiniz ve omuz omuz durduğunuz, namazdan sonra musahafalaştığınız, belki de samimiyetten elini öptüğünüz, kucaklaştığınız bir kardeşinize, büyüğünüze bu virüsü farkında olmadan bulaştırdınız. O da ailesi başta olmak üzere başkalarına... Bunun vebalini ödeyebilir misiniz? ASLA! Hem bu dünyada hem de ahirette.
Ödeyemezsiniz çünkü bu, kul hakkına girer. ''Hangi günahla gelirseniz gelin affedebilirim;ama kul hakkıyla gelmeyin.''diyen bir Rabbimiz var bizim.
"Sarımsak gibi ağır kokulu şeyler yedikten sonra camiye gelmeyin ki cemaat rahatsız olmasın."diyen bir peygamberimiz var bizim... Müslümanların sarımsak kokusundan bile rahatsız olmasına gönlü elvermeyen efendimizin (sav) ölüme kadar götürebilen bir virüsün cemaate yayılma riskine razı olabileceğini nasıl düşünebiliriz?
Şu ilmi gerçeği de göz ardı edemeyiz: Bu virüsün yol açtığı rahatsızlıkta ölüm oranı, yaş ilerledikçe artıyor. Virüs 60 yaş üzerini daha çok etkiliyor. Cami cemaatlerinin de neredeyse hepsinin yaşlı olduğunu düşünürsek bu kararın çok daha isabetli olduğu konusunda hiç şüphemiz kalmaz, kalmamalı.
Çok üzücü; ama yeri geldi, söylemeliyiz...İnsanımız genel anlamda maalesef çok duyarsız. Sokağa tükürmek bizde...
Az ilerde çöp kutusu olduğu halde çöpleri yere atmak bizde. Kalabalığın ortasında içimize keyifle çektiğimiz sigaranın dumanını milletin yüzüne üfürmek de bizde... Örnekleri çoğaltabiliriz istediğimiz kadar.
Bu vurdumduymazlık mı düşüncesizlik mi pervasızlık mı artık ne derseniz deyin camilerimize de yansıyor bu durum tabii olarak...
Geçtiğimiz günlerde şehrimizdeki bir AVM'de hocamızın eşliğinde cemaatle namaz kılıyoruz. İmanımız ölçüsünde ve o anki ruh halimizle olabildiğince huşu içinde Rabbimizle baş başayız. O anda öyle bir hapşu sesi geldi ki mescid resmen inledi. Canım bir sıkıldı ki sormayın. Zaten millet diken üstünde. Biri hapşırsa ya da öksürüverse, başlar o yöne dönüveriyor, gözler şüphe ve kızgınlıkla o şahsa sabitleniveriyor.
Ama namazdayız, haliyle kımıldayamadık. Muhteremin ağzını kapatabildiğini ya da bunu akıl edebildiğini hiç sanmıyorum. Zaten akıl edebilecek olsa camiye bu şekilde gelmezdi.
Namaz bitiminde baktım adamın burun, gözler fena. Hiçbir şey olmamış gibi az ilerde son sünnete duruvermez mi? Bi canım sıkıldı ki sormayın..
Oysa yaptıklarımızdan sorumlu olduğumuz kadar yapmak zorunda olup da yap(a)madıklarımızdan da sorumluyuz, hesaba çekileceğiz.
Artık muhtereme mi kızdım,virüsten mi korktum,yoksa bir Müslüman olarak halimize mi hayıflandım bilemiyorum, son sünneti kılmadan çıktım.
Müslüman akıllı olur, düşünceli olur, kul hakkından korkar..