GİDİŞİ SUSKUN; DÖNÜŞÜ MUHTEŞEM: MARZİNC(2)
Her ne kadar yaklaşık iki aydır memleketim Çatalzeytin'de olsam da yerel ve sosyal medyadan KARABÜK'ümüzü takip ediyordum.
Bir habere denk geldim:
"Marzinc'te radyasyon sızıntısı tespit edildiği için üretim durduruldu, işçiler evlerine gönderildi ve tesis kapatıldı."
Bu haber hüzünle sarıp sarmalayıp çok eskilere götürdü beni, konuyla ilgili bir yazı yazmak düşüncesi geçti aklımdan; ama "Bir zamanlar herkesi karşıma alarak bu tehlikeyi dile getirdim de ne oldu, milletin umurunda olmadı,tek başıma üzüldüğümle yıprandığımla kaldım" dedim kendi kendime, yazmaktan vazgeçtim.
Geçtiğimiz Cuma akşamı KARABÜK'e döndüm.Ertesi günü Safranbolu'dan dönüşte, Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin 5000 Evler Ek Hizmet Binasının hemen arkasındaki Karabük İlim Yayma Cemiyeti Erkek Öğrenci Yurdu binasına uğradım. Yaklaşık 10 yıllık çok büyük bir mücadele ve fedakârlıkla bitirilen ve bu dönem hizmete açılan yurt binasını, İlim Yayma Derneği Karabük Şube Başkanı Sayın İsmail Kökcü ile gezdik. 80'li yıllarda üniversite zamanlarımızda kaldığımız ranza sistemli 60 kişilik yurt (üstelik özeldi) odalarında kaldığımızı anlattım öğrencilere ayak üzeri. Muhtemelen anlattıklarımız "Andersen'den Masallar" tadında gelmiştir gençlere ya neyse ...
5 yıldızlı otel niteliğinde çok güzel bir bina olmuş. Bu mükemmel yurt binasını hizmete geçirmek için gecesini gündüzüne katan başkanımız İsmail Kökcü Bey'i özellikle tebrik ediyorum. En acılı zamanlarında bile aklında hep yurt inşaatı vardı, şahidim. Yine başkanımızı yalnız bırakmayan yönetim kurulu üyeleri Cemal Aybakır, İlyas Yıldız, İlyas Çengel ile emeği geçen herkese en kalbi duygularla teşekkür ediyorum.
Yurttan çıkıp KARABÜK'e doğru yol alırken Çevre İl Müdürlüğünün önündeki elektronik tabela ekranına takıldı gözlerim:
"Marzinc değerler tablosu, TEMİZ"
Yazmaya karar verdim.
Yıllar önce...
Dershaneler için seviye tespit zamanı. Sınav broşürlerini dağıtmak için okulları dolaşıyoruz. Mimar Sinan ilkokuluna düştü yolumuz, müdür yardımcısı arkadaşımızın odasında sohbet eşliğinde çay içiyoruz.
O sırada okulda görevli, aynı zamanda bir eğitim sendikasının başkanı meslektaşım hanımefendi, orada bulunanlara hararetle bir şeyler anlatıyor, ardından uzattığı kağıdı imzalatıyor.
" Hocam hayırdır, borç senedi mi imzalatıyorsunuz?" diye takıldığımda
" Metin Hocam, şu ana kadar tam 5 şehirden kovulmuş, zehirli atık üreten bir fabrika Karabük'e kurulmak isteniyormuş. Bunu engellemek için imza kampanyası düzenledik sendika olarak,siz de imza atmak ister misiniz?" diye sordu.
Tereddütsüz "hemen" dedim ve imzaladım.
Yıllar yıllar önce "KARABÜK'e kurulmasın" diye imza verdiğim fabrika 2012'de MARZİNC adıyla karşımıza çıkıverdi. Amma velâkin çok değil, sadece bir yıl sonra 16 işçinin hastalandığı için alelacele Ankaradaki Meslek Hastalıkları Hastanesine sevk edildiğini okumuştuk yerel medyadan.
Bu olay, çok endişe verici olduğu kadar hayra vesile olacak, bu vesileyle bu fabrikadan kurtulacaktık. Bakanlık derhal, süresiz olarak fabrikayı kapattı. Derin bir nefes almıştık; ama sevincimiz kursağımızda kalmış, fabrika çok geçmeden tekrar açılıvermişti. Gerekli incelemeler yapılmıştı, fabrikada herhangi bir kusur bulunamamıştı, suç çalışanlardaydı; çünkü gerekli önlemleri almamış, prosedüre uygun çalışmamışlardı.
Yıllar sonra yolum Marzinc'le bu sefer Karabük Belediye Meclisinde kesişti. Karabük Belediye Meclis üyeleri olarak aylık rutin toplantıdayız. Söz alarak o zamanki belediye başkanımıza sordum:
"Sayın başkan, biz belediye olarak halkımız için parklar, asansörler, köprüler yaptık. Bu hizmetler için bir sözümüz olamaz; ama bence Karabük olarak en büyük problemimiz hava kirliliği.Havamız kirli olduktan sonra, çocuklarımız ciğerlerine temiz hava çekemedikten sonra bu yaptıklarımızın hiçbir anlamı yok. Bu vesileyle Karabük Belediyesi olarak hava kirliliği konusunda şimdiye kadar ne yaptık, bundan sonra ne yapacağız?"
Sayın Başkan da sanki böyle bir soru bekliyormuş gibi gittikçe artan hiddetli bir ses tonuyla konuşmaya başladı:
"Kardemir bacaklarında filtre yok, dumanı olduğu gibi gökyüzüne salıveriyor... MARZİNC ise zehirli atık işlediği için normalde çıkan artıkları betondan yapılmış, membran döşenmiş depolarda saklaması gerekirken hiçbir önlem almadan toprağın üzerine döküvermiş. Bu atıkların sadece 500 metre kadar uzağında su depomuz var, ben Karabük halkını asla zehirletmem, buna izin vermem, gereğini de yapacağım."
Karabüklüler bir sabah uyandığında dolmuşların camlarında, köprülerin üzerinde "MARZİNC'E HAYIR" yazılı afişlerle karşılaştı. Bu afişleri kim(ler)in astı(rd)ğı herkes tarafından "bilinen bir sır"dı.
Çok geçmeden MARZİNG'in giderlerine belediye elemanları tarafından beton döküldüğünü, böylece fabrikanın zehirli atıklarının sulara karışmayacağını öğrendik yerel basından. Karabüklüler olarak derin bir nefes almıştık. Fabrika en kısa zamanda pılısını pırtısını toplayıp gidecek, bizi asla zehirleyemeyecekti.
Aradan 3-4 ay kadar bir zaman geçer, yerel basına mecliste alınan bir karar yansır:
Karabük Belediyesi ile MARZİNG arasında, aşağıdaki anlaşma yapılmıştır:
"MARZİNG, Karabük Belediyesine 33 milyon TL bağış yapacaktır. Bu bağışın 16 milyon TL'si KANYON PARK yapımında kullanılacak, geriye kalan miktarla da 'Kanser Tarama Merkezi' ile 'Bilim ve İnevasyon Merkezi' kurulacaktır."
Buna karşılık fabrika, şartlara uymak kaydıyla bıraktığı yerden üretime devam edecektir.
Bu haber yayıldığında Karabüklünün başından kaynar sular dökülmüştür. Son derece zehirli olan fabrika nasıl olduysa tertemiz(!)oluvermiştir.
O zamanlar konu ile ilgili yazdığım ve kamuoyunda çok büyük bir ilgiyle karşılanan yazıyı "Marzinc, bir daha gitmemek üzere KARABÜK'e kök salmıştır." diye bitirmiştim.
Yanılmadım... Keşke yanılsaydım...
Aradan yıllar geçti, bugünlere geldik. Marzinc yine bir radyasyon sızıntısı tespiti ile gündeme geldi; işçiler yine evlerine gönderildi, tesis yine kapatıldı; ama yapılan incelemede Allah'tan fabrika dışında herhangi bir radyasyon sızıntısı tespit edilmemişti. Rahat bir nefes aldık. Korkulacak bir durum yoktu, KARABÜK'ün caddelerinde güvenle dolaşabilir, dostlarımızla cadde üzerindeki bir çay evinde sohbet eşliğinde çaylarımızı gönül rahatlığıyla (!) içebilirdik.
Başlangıcı olan her şeyin bir bitişi de oluyor. Dünyaya kazık çakacak halimiz yok ya elbet bir gün bizim ömrümüz de bitecek.Önemli olan son nefesimizi nasıl vereceğimiz. Artık deprem mi öldürür, depremden kurtulur da zehirlenerek mi ölürüz, orasını Allah bilir.
Mâlum Karabüklüler olarak 1.derece deprem bölgesinde oturuyoruz..
Marzinc de bizimle birlikte oturuyor.
Bekleyelim, görelim...!
Ne güzel yazmışsınız bir de dinleyen dikkate olsa hocam
Ozamanlar bir siyasetci tasıma icin 35 arac aldigini batacak miyim dedigini duymayan kalmadi. Kapanan fabrika yetkili bakanlik tarafindan acildi
Para işin içine girince kimse kimseyi görmüyor maalesef kıymetli Hocam..Bu zehir üreticisinin KARABÜK'e kurulmasına ve kök salmasina kimler aracı olduysa çok ağır vebal taşıyor.Daha çok para kazanmak için çocuklarimizin havasını kirleten kim varsa her gün beddua ediyorum şahsen..Rabbim kazandıkları parayı sağlık ve huzurla yemeyi nasip etmesin onlara.. Selâm ve muhabbetle
Ah hocam ne kadar mücadele verdik rahmetli gazeteci Mustafa beyle biz marzin. Gelmesin diye aciklma yaoarken şehrin buyukleride allttaki yold gelsin diye açıklama yapiyorlardi ne acı sonuc????
Para işin içine girince kimse kimseyi görmüyor kardeşim,ama bu dünyanın öbür tarafı da var..
Üstadım, dert ile dertlenmek böyle bir şey olsa gerek. Kaleminize, yüreğinize sağlık. Karabük'te 14 sene ikamet ettim. Ayrılırken içimizdeki hüznü yatıştırmak için " olsun artık kirli hava teneffüs etmeyeceğiz" diye teselli etmiştik birbirimizi . İnşallah kalıcı bir çözümün başlangıcı sizin bu ikazlarınız olur. Allah razı olsun. Selam ve hürmetler değerli Üstadım
2.5 ay köyde durdum, KARABÜK'e döndüğümde sabah camı açayım dedim,leş gibi kokuyor sokaklar, hemen kapattım üstadım.Kazandiklari para zehir zıkkım olsun
Allah razı olsun kardeşim çok güzel olmuş
Hocam Allah razı olsun, sağduyulu insanların sesi oldunuz
Derdi güzel anlattın da, kimsenin derman olası yok. Bir rivayete göre "Karabük'ün, Karabüklünün sahibi yokmuş." Bu gerçek olabilir mi?
Allah razi olsun ustad. İlim yayma cemiyeti yönetiminden Allah razı olsun. Karabük'e çok mükemmel bir yurt kazandırdıkları için. Marzing konusunu da çok güzel istemişsiniz.
Kaleminize sağlık. Çok güzel ozetlemissiniz