Sosyal medya devleri Facebook-Twitter-Whatsapp ve diğerleri...
Her biri "özgürlük" nidalarıyla ortaya çıkmışlardı; ama gelinen noktada, doğruları-yanlışları, iyileri- kötüleri, özgürlüğün kaidelerini ve sınırlarını kendilerine göre belirleyen, uymayanları da gerektiğinde kafalarına göre "cezalandıran" dev tröstler çıktı ortaya.
Sizin görüşünüzü almaya tenezzül bile etmeden sizin adınıza, iyi ve kötünün, doğru ve yanlışın ne olduğuna karar verebiliyorlar. Verecekleri cezanın mahiyetine de...
Siz, tüm dinlerde yasaklanan, insan onuruna yakışmayan, aile ortamında konuşmaktan hicap duyacağınız, içinde her tür sapkınlığı barındıran LGBT+ için lânetler okuyabilirsiniz; ama sosyal medyada dillendiremezsiniz. Teşebbüs ettiğinizde "toplum kurallarına aykırı paylaşım yapmak" tan ceza alabilirsiniz; çünkü kural koyucular için onlar," iyi ve güzel" insanlardır.
Evlatlarını küçük yaşlarda kandırarak dağlara götüren, ellerine silah tutuşturup Mehmetçiğimizin karşısına çıkaran HDP'yi, 500 gündür yağmur- çamur, sıcak-soğuk demeden bir çadırda bekleyerek protesto eden, onlardan evlatlarını isteyen Diyarbakır Annelerini siz bağrınıza basar, her gün dualarınıza katarsınız; çünkü onlar annedir ve tüm anneler gibi kutsaldır. Amma velâkin onlar için "kötüdür. "Kötü oldukları için Twitter'deki sayfalarını iptal ediverirler.
Buna karşılık PKK sizin için binlerce insanımızı katleden lanet olası bir terör örgütüdür. HDP de PKK'nın siyasi temsilcisidir. Her ikisi de kınanmalı, her ortamdan dışlanmalı değil mi? Ama yanılıyorsunuz; çünkü onlar için her ikisi de cici çocuklardır. Diyarbakır annelerinin sayfası kapatanlar, HDP/PKK'nın sayfalarına "mavi tık" koyuverirler.
İşin ilginç tarafı paylaşım veya yorum yasağı koyduklarında veya twitinizi sildiklerinde "Neden?" diye soracağınız, mâkul ve mantıklı bir cevap almayı ümit ettiğiniz bir merci bulamazsınız. Tam bir Bektaşi mantığıdır bu: "Ben yaptım, oldu."
Bu gerçekle geçtiğimiz günlerde ben de karşılaştım. "Topluluk kurallarına uymadığım" gerekçesiyle "bir hafta paylaşım ve yorum yapamama" cezası verildi. Oysa "sadece ben" seçeneği ile paylaşım yapmıştım. Yani benden başka kimsenin görmesine imkân yoktu. Üstelik siyaset üzerine normal bir sözdü. (Sanırım sözün sahibini beğenmediler.) "Topluluk kurallarına uymadınız" gibi genel bir cümleyle keyfi olarak yasak koydular.
Gerçi bu durumu şahsi algılayıp moral bozmama gerek yoktu; çünkü Trump-Süleyman Soylu'ya yasak koyanlar, gariban Metin Yalçın'ı hiç tanımazlar.
Yine de onur kırıcı... Çünkü sizin üzerinizden milyar dolarları kazanıyorlar; ama sizi muhatap almıyorlar, amiyâne tabirle "adam" yerine koymuyorlar.
İşin ilginç tarafı ''itiraz edeyim'' dedim; ama muhâtap bulamadım. Ne bir adres ne de bir telefon numarası... Belki bulurum umuduyla Google'a yazdığınızda karşınıza çıkan telefon numaraları da sahtekârlara ait. Tuzağa düştüğünüzde dakikasına 5 TL ödüyorsunuz. Bu kadar ucuza kurtarabilirseniz şanslı sayılırsınız. Aman tuzağa düşmeyin; çünkü onlara ulaşabileceğiniz bir telefon numarası kesinlikle yok. Yapacağınız tek bir şey var: Size kesilen ceza bitinceye kadar beklemek.
Özetle yaptıkları hiçbir şeyden sorumlu değiller.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, bu anlamda sorumluluk taşımaları ve kazandıkları reklam gelirleri üzerinden vergi ödemeleri için, tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de "temsilcilik" açmalarını istedi. Bazıları kabul etti, büyük para cezaları ve reklam alma yasağı gelince (sonrasında bant daraltma ve nihayetinde erişim engeli gelecekti); ama Facebook ve Twitter hâlâ ayak diriyor.
Ama mecburlar ya yola gelecek ya da toptan iptal edilecekler.
Burası muz cumhuriyeti değil, TÜRKİYE CUMHURİYETİ... TC'nin başında da milletimizin çıkarlarını her platformda aslanlar gibi savunan cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan var.
Bu keyfi yasakların bize gösterdiği çok önemli gerçek şu:
"Günümüzde böyle basit meselelerden dolayı sesimizi kesenlerin, Allah korusun darbe, savaş gibi durumlarda bu iletişim silahlarını bize karşı çok rahat kullanılabilecekleri hiç de uzak bir ihtimal değil.
Sonuç olarak sosyal medya ağları, milletler için basit bir iletişim aracı olmaktan çok daha fazlası: hayat-memat meselesi.
O halde, kendi sosyal medyamızı acilen oluşturmalıyız.
Çok geç olmadan... Hemen... Şimdi!!!
Hocam kaleminize sağlık. Şu an sosyal medya olarak önümüze çıkan uygulamaların hepsinde kanunsuzlukların, ahlaksızlıkların, değersizleşmenin trend yaptığını görüyoruz. Açıyorsunuz keşfeti, keşfete düşen paylaşımların onda biri değerlerimizle kanunlarımızla geleneklerimizle barışık paylaşımlar onda dokuzu toplumun ahlak değerlerini bozma üzerine paylaşımlar. Bunun anlamı şu sosyal medya uygulamalarını yöneten güçler, kullanıcılarının paylaştıkları güzel, değerlerimizle uyumlu paylaşımları keşfete düşürmüyor, çoğu takipçilerimize de göstermiyor. Bunun aksine uygunsuz içerikleri daha fazla kullanıcının ekranına düşürerek o paylaşımların sanki toplumda fazla izleniyormuş imajı vermeye çalışıyor. Mesela toplum değerlerimizi yansıtan bir paylaşım yapın sizi takip eden kişilerin yüzde beşine bile göstermeyen uygulama ambürt bir paylaşım yapan kişinin paylaşımını yüzde ikiyüz kişiye gösteriyor. Ençok izlenen paylaşımlar ahlaksız, değersiz, kanunsuz paylaşımlarıgibi algılanıyor. Yerli ve milli
Haklısınız ustadım.. Sosyal medyada herkes var.. Paylaşımlar da kişilerin kalitesine göre oluyor. Aslında sosyal medya bizim aynamız.Ne olduğumuzu birebir gösteriyor bize.Neysek o... Siyasetçiler de bunu görsün,ona göre politikalar geliştirsin..
Evet, aynen katılıyorum. En kısa zamanda oluşturmak şart oldu.