Çanakkale...
Hüzün ve gururu aynı anda yaşadığımız tuhaf bir his sarmalı. Gururluyuz; çünkü o zamanın süper güçlerinin ordularına, her türlü askeri techizat, insani ihtiyaçların yokluğuna rağmen direnmişiz, kök söktürmüşüz ve tarihe, yüreklere, ÇANAKKALE GEÇİLMEZ yazdırmışız. Hüzünlüyüz; çünkü bütün köy, ilçe, merkez nüfusu dahil olmak üzere bir KARABÜK kaybetmişiz. 250 bin insan .. Söylemesi dile kolay, kalbe zor hem de çok zor.
İşin üzücü yönü, kaybettiğimiz 250 bin insanımızın yaklaşık 100 bin kadarı öğretmen, doktor, mülkiyeli, yani bu toprakların yetişmiş insanları, günümüz söyleyişi ile BEYİN TAKIMI. İşin daha da üzücü yanı 3 lisenin ( Galatasaray,Konya ve İzmir Liseleri) mezun verememesiydi; çünkü öğrencilerin hepsi eğitimini yarıda bırakıp cepheye gitmiş, Çanakkale'de şehit düşmüş ve geri dönememişlerdi.
Zaten okuyan insan az olduğu için küçümsenemeyecek sayıda verdiğimiz bu kayıplar, Osmanlı'nın geleceğini etkilediği gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra da bizi çok olumsuz etkilemiş ve kalkınma hamlemiz yetişmiş insan eksikliğinden dolayı sekteye uğramıştı. Sadece ekonomik değil sosyal yönden de yıkıma uğratmıştı toplumu. 250 bin kişinin evine dönmemesi demek; kadınların eşsiz, çocukların babasız kalması demekti. Yokluk, kimsesizlik, sahipsizlik, çaresizlik, demekti..
Aradan çok uzun yıllar geçti. Kişiler, olaylar farklıydı; ama nitelik ve sonuçları olarak TARİH, aynı şekilde ve acımasızca tekerrür etti.
Bu sefer ALTIN NESİL yetiştirmek iddiasıyla yola çıkan BİRİ(leri) Anadolu'nun en zeki, en yetişmiş gençlerini; dersaneler, okullar, gazeteler, dergiler, sohbetler diye diye ele geçirdi. ''İman, Allah, Kuran, peygamber'' gibi yaldızlı sözlerle kendine sıkı sıkıya bağladı. Bitmek tükenmek bilmeyen hırsını, iktidar tutkusunu gerçekleştirmek için kullandı.
Sonuç hem çocuklarımız hem de ülkemiz için tam bir felaket oldu. Bu ülkenin parasıyla, ülkeye hizmet için yetiştirilen gençler; kendi insanını kurşunlamaktan, kendi meclisini bombalamaktan, F-16'larla kendi polislerini katletmekten zerre çekinmeyen ZOMBİLERE döndü. Hem ekonomik hem de toplumsal bir travma yaşandı, hâlâ daha yaşanıyor.
İnsan düşünmeden edemiyor: Acaba Amerikadaki çiftliğinde keyif süren, tüm bu felaketlerin yegane sorumlusu HAİN, ihtirasları ve iktidar tutkusu uğruna bozuk para gibi harcadığı, hapishaneye düşürdüğü, yurt dışında vatansız yaşamak zorunda bıraktığı, işlerini kaybedip yokluk ve çaresizlik içinde çırpınan bu gençlerin ve ailelerin durumuyla ilgili küçük de olsa vicdan muhasebesi yapıyor mudur? Hiç sanmam.
1915'te vatan müdafaası için mecburiyetten, Günümüzde ise FETÖ liderinin bitmez tükenmez hırsı yüzünden yetişmiş bir nesli kaybettik.
KADER...
KADER mi?
Aynı şeyler onca örneğe rağmen oluyorsa KADER demek lazım.Insanlar,bazen de vurduymazlıkları,ihmalkarlıkları,beceriksizlikleri,badiretsizlikleriyle KADERLETINI KENDILERİ BELİRLİYOR..
Dini , Nesli , Namusu ,Vatanı korumak adına akıtılan ter de , kan da , can da feda olsun. Zerre kadar hükmü olmaz. Lakin , bir milletin en kutsal değerlerinin emperyalizme ve siyonizme kurban verilmesi içimizi acıtıyor. Bunu kabullenmek mümkün olmuyor. Yazık oldu. Vesselam...
Eyvallah ustadım..Ulkemizin en zeki,en nitelikli okullarında okumus,yetişmiş gençlerimizin dünyevi hırslar uğruna heder edilmesi çok üzücü..