Haberleri izliyorum.
''ABD'nin ikinci büyük eyaleti Teksas'ta, Koronavirüs yasakları bugünden itibaren kaldırılıyor. Eyalette maske takmak zorunlu olmaktan çıkarılacak, kapalı olan işletmeler tam kapasiteleriyle açılacak. Korona virüs salgınının en ağır şekilde yaşandığı eyaletlerden olan New York’ta yasakların tamamı kaldırıldı. Aşılamanın yüzde 50’ye ulaştığı eyalette yasakların kaldırılması havai fişeklerle kutlandı.''
Ve o sırada da alt yazı geçiyor...
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca:
"Saat 24 itibariyle, 18.584 merkezde 47.314 sağlık çalışanımız 1 Milyon 416 Bin 795 doz aşı yaptı. Elleriniz dert görmesin arkadaşlar."
Aşı karşıtlarına rağmen hem de...
Fahrettin Bakanımın şahsında tüm sağlık çalışanlarını tebrik ediyorum.
Örnek aldığımız gelişmiş ülkelerde insanlara harıl harıl aşı yapılır ve yasaklar bir bir kalkarken ,esnaflar ve müşteriler iki yıldır çektikleri sıkıntılar bittiği için sevinç naraları atarken bizde ise aşıya, toplumumuzun çok farklı kesimlerinden, çok farklı gerekçelerle karşı çıkılması çok ilginç. Asıl ilginç yönü, hiçbir şekilde ne siyasi görüş ne hayat tarzı ne de değer yargıları bakımından asla bir araya gelemeyecek kişilerin ''Aşı karşıtlığı''nda birleşmeleri.
Bir kesim diyor ki: "Aşıya karşı değiliz de tam olarak aşı sıfatı kazanmamış, 3. faz denemesi yapılmamış, üreten şirket tarafından, oluşabilecek yan etkiler anlamında sorumluluk alınmamış, etkisi tam olarak ispatlanmamış sıvılara karşıyız."
İyi güzel de tüm ilaçların, aşıların bir deneme süresi olduğu hepimizin mâlumu. Eskiden yine gönüllüler üzerinde denemeler yapılıyordu (Belki bizim üzerimizde de);ama biz bu süreci ruhumuz duymadan geçiriyorduk. Şimdi ise her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor; çünkü kaybedilecek vakit yok, salgını önlemenin bilinen başkan bir yolu da... Maalesef.
Bu muhteremlere: "Ülkemizde yaygın olarak kullanılan Sinovac ve Biontech dahil, bu dediğiniz özellikleri taşıyan bir aşı henüz yoksa iki senedir insanları eve hapseden, ticareti durduran, tüm insanlığı maddi ve manevi yıkıma götüren bu son derece bulaşıcı hastalığı durdurabilmek için mâkul ve mantıklı bir çözüm yolunuz var mı?" diye sorsak bu soruya cevapları koskocaman bir "Hayır" olacak, biliyoruz.
O zaman geriye tek ihtimal kalıyor: Virüsün mutasyona uğrayıp grip gibi zararsız hâle gelmesi. Peki o belirsiz zamana kadar kaybedeceğimiz canların, iflas eden esnafların, işsiz kalıp evine ekmek götüremeyen insanların, okullarına gidemeyen öğrencilerin vebâlini kim üstlenecek?
Oysa biz, aşı olmayıp hastalığa yakalananların hastalığı çok ağır geçirdiğini; aşı olanların ise, ayakta kolayca atlattığını hem uzmanlardan hem de çevremizden sıkça duyduk.
Başka bir kesim de aşıdan sonra vücuduma gazoz kapağı yapıştı gibi çok ilmi(!) gerekçelerle karşı çıkarken, kimi kısırlık yapacakmış, kimileri de ilerde farklı hastalıklara yol açacakmış gibi sebepler ileri sürüyor.
İstanbul Sözleşmesinin iptalinde çok büyük katkısı olduğuna inandığımız ve takdir ettiğimiz yazar Sema Maraşlı bile şöyle bir tweet atabiliyor: ''Aşı olan bir yakınım sürekli Coca Colayı tercih ederken aşıdan sonra canım Pepsi çekti, içmeden duramıyorum. Coca Cola'nın ise yüzüne bakasım gelmiyor dedi. Etrafında aşı olduktan sonra böyle garip davranışlar gösteren birileri oldu mu.?''
Hepsini -kendimi zorlayarak da olsa- bir ölçüde anlayabiliyorum da ''Aşıyı kabul etmeme bireysel bir haktır, benim bedenim, benim kararım, zinhar dokundurtmam!'' kıvamında olanları hiç anlamıyorum.
Asitli içecek içersin, bireysel bir haktır, çürüyen dişler senindir,sâdece seni ilgilendirir, bana bir etkisi yok, anlarım.TV'deki gündüz kuşağı kadın programlarını izlersin, kafan şişer, moralinle birlikte ahlakın da erozyona uğrar, senin meselen, bana ne...Sigara içersin, her nefeste 4000'den fazla zehirli maddeyi ciğerine çeker, kanser dahil birçok hastalığa davetiye çıkarırsın, bir ölçüde seni ilgilendirir, karışmam. Yeter ki dumanını benden uzak tut.
Amma velâkin ''Aşı olmamak'' asla bireysel bir hak olarak düşünülemez. Çünkü siz hastalandığınızda farkında olmadan çok sevdiğiniz ailenize, iş arkadaşlarınıza, alışveriş yaptığınız esnafa, metrobüste, otobüste yolculuk yaptığınız insanlara hastalığı bulaştırma ihtimaliniz var. Bu da bizi doğrudan ilgilendiriyor.
Ha, ''Kardeşim ben bu salgın bitinceye kadar dağlarda inzivaya çekilirim, kurtla kuşla yoldaş olurum, size ilişmem.'' diyorsanız o başka.
O zaman, yolunuz da yoldaşlarınız da kişisel haklarınızla, dokundurtmadığınız kutsal bedenleriniz de sizin olsun, hep birlikte gidin, yolunuz açık olsun
Yeter ki bize gölge etmeyin başka da ihsan istemeyiz.
Üstad, düşünme özelliği olanlara düşündürücü, uyanma özelliği olanlara uyarıcı ve anlama kabiliyeti olanlara çok şey anlatıcı bu güzel yazınız için sizi tebrik ediyor ve teşekkür ediyorum.
Eyvallah üstadım..Bu işin şakasının olmadığı artık anlaşılmalı..İnsanlığın salgın tedbirlerine dayanacak gücü kalmadı..
Aşı olmayan sadece kendisini degil dostlarini ve akrabalarinida tehlikeye atmaktadir. Aşı olmayanin zaten bunun manevi agirligi ile karsilasma ihtimali vardir. Ancak deletimizin de aşı olmadigi icin hasta olarak gelene; " Dur kardesim! Bu devlet senin asini ayarlamis, saglik personelini ayarlamis, yerini ayarlamis, sen olmamissin. O zaman bi zahmet tum korona tedavini ucretli yapiyorum "diyebilmeli. Boylece diger vatandaslarini asi olmayanlardan koruma sansi olsun.Saygilarimla.
Aynı fikirdeyim üstadım..Aşı sırası gelip de keyfi aşı olmayanlar hastalandıklarında sağlık masrafları kendinden tahsil edilmeli...Bulaştırdığı insanlar varsa onların masrafları da o kişiden alınmalı..