Geçen hafta İstanbul'da, Kerime P. isimli bir hanımefendi, asansöre binmek için hareket ettiği anda yanına gelen Atınç Manap isimli çağdaş (!) görünümlü bir şahıs, onun yüzüne tükürüyor. Ardından hızını ( hıncını desek daha doğru olur sanıyorum) alamayıp hanımefendiye hitâben ''Allah sizin belanızı versin, sizin gibi yobazlar yüzünden…'' diyerek galiz küfürler yağdırıyor. Kadıncağız, korkudan ne yapacağını bilemez bir halde oradan uzaklaşmaya çalışıyor. Eşine telefonda telaş içinde yaşadıklarını anlatıp Emniyete gidip bu şahıstan şikayetçi oluyor.
Kamera kayıtlarını inceleyen emniyet yetkilileri, şahsı kısa sürede yakalayıp adalete teslim ediyor. Adalet de çok kez yaptığı gibi adamı serbest bırakıyor. Avukatlar bu karara itirazda bulunuyor; fakat bu arada eleman, elini kolunu sallaya sallaya aramızda dolaşmaya hâlâ devam ediyor.
Adâletimizin bu tavrına pek yabancı değiliz, çok kez şahit olmuşluğumuz var. Kanunlarımızda mı yoksa onları uygulayan yargı insanlarımızda mı problem var akıl erdirebildiğimiz bir durum değil ne yazık ki. Her seferinde şaşkınlıkla karışık kızıyoruz, ''Böyle olur mu?'' diye feryat ediyoruz, yapabildiğimizin hepsi bu. Bazen ‘’Acaba bu kanunları, suçlular mı hazırlamış ya da çok insancıl (!) hukukçularımız mı diye düşünmeden de edemiyoruz.
Oysa otobüste saldırıya uğrayan şortlu kızlar, kısa etek giymiş kadınlarımıza yapılan saldırılar çok uzağımızda kalmamıştı. O zamanlar, değerli(!)görsel ve yazılı medyamızda günlerdir ne çok haber yapılmıştı bu insanlık dışı saldırılar. Günlerce, sık sık, unutmamıza fırsat vermeden...Yapılmalıydı da.
Hep birlikte saldırganları ayıplamış ve en kısa zamanda cezalandırılmasını temenni etmiştik. Acar medyamız, serbest bırakılan bu insanlık düşmanlarını çok sıkı takip edip tekrar tutuklanmasını bile sağlamışlardı ve hep birlikte sevinmiştik; çünkü suçlular cezasız kalmamalıydı.
Ne hikmetse alışıldığı üzere ''Bir Kısım Medya''mızın değerli(!) ve acar sakinleri Atınç Manap isimli bu insanlık düşmanının yaptığı hakaret, tükürme gibi eylemlere daha önceleri verdiği insani tepkiyi ver(e)medi. Televizyonlarda sık sık yapılan sürekli tekrarlarla beynimiz beynimize sokmadılar bu olayı. Bazıları bir kere gösterdi ayıp olmasın kaabilinden, bazıları da her zaman yaptığı gibi görmezden, duymazdan gelmeyi yeğledi. Ne de olsa olayın muhatabı, ŞORTLU değildi, MİNİ ETEKLİ ise hiç değildi. ÇARŞAFLIYDI; HEM DE EN SİYAHINDAN... O halde genelde insana, özelde ise KADINA karşı işlenmiş bir suçtan söz edilemezdi. Öyle ya bunlar insandan sayılmazdı bazıları için; yürüyen, nefes alan,yiyen,içen herhangi bir canlıydı; 'olmasa da olacak' olanlardı bunlar. Değmezdiler.
Aslında temel problem, ( bir kısımının diğerinden çok daha bencil, despot olması kaydıyla) milletimizin BENCİL oluşu. '' Bu devlet bizim, bu topraklarda yaşayan herkes bizim istediğimiz gibi giyinecek, bizim istediğimiz gibi eğlenecek, yine bizim istediğimiz gibi düşünecek.'' anlayışından bir türlü sıyrılamamanın ârızaları bunlar. Herkes; inancına, hayat tarzına, siyasi görüşüne göre tepki veriyor bu ve buna benzer olaylarda. YANİ herkes kendi acısını hissediyor ve dile getiriyor. Ve yine herkes, kendi acısına sahip çıkılsın istiyor; ama kendileri başkalarının acısına duyarsız. Hemen her olayda bu ayrımcılığı görmek mümkün. Şortlu kıza tokat atılmasını eleştiriyoruz bir yanımızla; ama diğer yanımızla''o da öyle giyinmeseymiş canım.' diye düşünmeden edemiyor bir kısmımız.
Ege Üniversitesinde bıçaklanarak öldürülen Fırat Ceylan'ın, Diyarbakır'da kurban etlerini yoksullara dağıtırken hunharca katledilen Yasin Börü'nün adlarını ağızlarına almazlar da Gezi Olaylarında yüzü bandanayla kapalı, polis ve askeri taşlarken kazayla hayatını kaybeden Berkin Elvan'ı dillerinden düşürmezler. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesini yıllardır eylemlerle protesto edenler, Adnan Menderes ve arkadaşlarının asılmasını görmezden gelir.
Yine şortlarına söz söylenmesini,'' yaşam tarzına müdahale'' olarak görenler, 28 Şubat'ta tesettürlü kızlarımız ve kadınlarımıza üniversitelerde yapılan eziyetlere, gözleriyle birlikte vicdanlarını da kapatmayı yeğlemişlerdir. İRTİCA ve KAMUSAL ALAN gibi garip gerekçelerle ordudan, memuriyetten, okullarından atılanların hayatlarının karartılmasını görmezden gelmek bir yana, destekleyenler var aramızda. Mini etekli hanıma sözle de olsa müdahaleye tepki verenler, KALKIŞMA GECESİ imam ve müezzinlere karşı darba kadar varan çok daha sert saldırılara tepki vermiyor, veremiyor.
Velhasıl seçkin(!) zümre,'' Hep benim acımı hissedin, benim feryadımı duyun, beni görün" diyor. Buna karşılık yıllardır sürekli ezilen, hor görülen, insan yerine konulmayan sessiz çoğunluk ise '' Tamam, biz sizi önceleyelim, on kere görelim, yüz kere duyalım da bir kere de siz bizi duyun, siz bizi görün.''diye feryad ediyor;ama nafile.
Tepkiler, yerine, zamanına ve kişisine göre olunca da toplumsal tepkiler küçük ,etkisiz ve 'bölgesel' kalıyor. VE hastalıklı tipler, bu durumda cesaret bularak fütursuzca, sürekli aynı insanlık dışı hareketlerine devam edebiliyor. OYSA insan ve insanlık değerlerine yapılan tüm saldırılar, her türlü siyasi düşünce, hayat tarzı vs bir yana bırakılarak toplum olarak ayrım gözetilmeden aynı şiddette protesto edilmeli. Duruma ve adamına göre DUYMAZDAN, GÖRMEZDEN ve BİLMEZDEN gelinmemeli.
İŞTE bu düşünceyi, davranış tarzımızı; önce vicdanlarımıza,sonra hareketlerimize yansıtabilirsek o zaman bu topraklar üzerinde yaşayan herkes, kendini özgür, mutlu ve İNSAN gibi hisseder. Çok da zor değil bu. Bunun için sadece iyi niyet, anlayış, karşımızdakinin de bir insan olduğunu unutmamak ve hayatımızı hesaba çekecek gücün sadece ve sadece YARATICI olduğunu akıllardan, vicdanlardan çıkarmamak yeterli.
Doğru tespit ve doğru tavsiyelerle yüklü harikulade bir yazı. Tespit :"Hastalıklı ruh halimiz". Tavsiye : "Aynaya birlikte bakalım artık". Çok teşekkürler.
Teveccühün için teşekkür ederim üstadım,sizden bu güzel sözleri gönlümüzü mesrur etmiştir.
Teşekkür ederiz Metin hocam. Yine bir yaramıza parmak basmışsınız. Aynı şeye bakıp aynı şeyi görebilmek ; ortak kültür , birikim , inanç ile sağduyu ve iyi niyet gerektirir. Rabbim bizleri hakka hakk , batıla batıl diyebilmeyi nasip etsin.
Amin İsmail hocam..Millet olabilmek, farklılıklarımızı ayrışma sebebi degil de zenginlik olarak görmekten geçer.Devletimize milletimize ezan ve bayragımiza, istiklal marsimıza sahip çıkmaktır..