Seçim sathında son düzlüğe girdik sayılır. Süreç son hızla devam ediyor hem ülke genelinde hem de iller, ilçeler, belde ve köyler nezdinde.
Her siyasi parti,projelerini, niye rakibinin değil de kendisinin kazanması gerektiğini anlatabilmek için, seçmenlere ulaşabilmenin tüm yollarını denemekten geri kalmıyor: mitingler, canlı yayınlar, röportajlar, videolar, broşürler, afişler...
Siyasi partiler ve temsilcileri ülke genelinde mücadelesini yaparken bizler de bulunduğumuz şehirlerde görüşlerini benimsediğimiz siyasi parti ve güvendiğimiz adayı desteklemek için elimizden ne gelirse fazlasını yapmaya gayret ediyoruz. Gerek yüz yüze sohbetlerde gerekse sosyal medyada..
Fakat ölçü kaçtığında bakıyorsunuz, yediği içtiği ayrı gitmeyen arkadaşlar, aynı mahallede yıllarca kader arkadaşlığı yapmış komşular, aynı kurumda yan yana ter dökmüş mesai arkadaşları, desteklediği adaylar için birbirine olmadık şekilde yüklenip kalp kırıyorlar. Ortalık kavga edenlerden, küsenlerden, tehditlerden geçilmiyor. Sandığa gitme günü yaklaştıkça bu hararet artarak devam edecek hiç şüphe yok.
Oysa seçimler, makamlar, siyasi partiler gelip geçiçi; arkadaşlıklar,dostluklar, komşuluklar kalıcıdır. Yine seçimler, makamlar, siyasi partiler geçici; bu topraklarda birlikte yaşama mecburiyetimiz kalıcıdır. Bunun yolu, bütün kesimlerin, farklılıkları, ayrıştırıcı değil hayatımızı zenginleştiren, ona renk katan bir unsur olarak görmesinden geçer.
Siyasi partilerin de artık belediyeleri ele geçirilecek bir güç olarak görmeyip taraftarlarına ulûfe dağıtma telâşesini bir yana bırakarak "İşi ehline teslim etmek" prensibi rehberliğinde adil ve birlikte bir yaşamaya vesile olacak bir araç olarak kabul etmeleri gerekiyor.
Son sözlerimiz de siyasete soyunanlar için olsun. Siyasetle futbolun ortak bir yönü var: Her ikisinde de (istisnalar olsa bile) gündelik hayatta son derece sakin, munis karakterler sahaya çıkınca hırslı, kavgacı, kırıp döken bir insan haline gelebiliyor. Hedeflenen makamları kazanabilmek arzusu, her şeyin önüne geçebiliyor. Oysa kadim bir nasihat vardır: Her şeyin hayırlısını istemek. Yine ilahi bir kuraldır: ''Bizim hakkımızda hayır olarak gördüklerimiz, şer; şer olarak gördüklerimiz de hayır olabilir.
Sözlerimizi gerçek bir olayla bitirelim. Gazeteci Nevzat Çiçek anlatıyor:
Bir arkadaşı Adıyaman’da avukatlık yaparken, müvekkilini ceza evinde ziyaret ediyor. Müvekkili anlatıyor: " 17 yıl her gece Teheccüt Namazına kalktım ve 'Yarabbi bana bir erkek evlat nasip et’ diye dua ettim. Sonra erkek evladım oldu; ama maalesef hayırsız çıktı. Şimdi ben, kendi evladımın katili olarak buradayım... Anladım ki ‘Yarabbi hayırlı olanı nasip et’ diye dua etmem gerekiyormuş."
Bu seçimlerde herkes her yeri istiyor; fakat neyin şer neyin hayır olacağını bilmiyoruz...
Allah, hepimizin hakkında hayırlısını nasip etsin.
Amin inşallah