Milletimizin büyük bir bölümünün, özellikle genç kuşakların (günümüzde bu gençlere Z kuşağı diyorlar), kendilerini çok iyi yetiştirip vazgeçilemez olmak, çok çalışarak, terleyerek para kazanmak gibi bir dertleri yok. Yorulmadan,zahmet çekmeden çok para kazanmak derdindeler.. Böyle bir dünya yoktur elbet; ama hiç olmazsa rahat etmek adına "Beyaz yakalı" olmak hayallerini süslüyor çoğunun.
Devlet ne zaman memur alacağını açıklasa işsiz olanlar, işini beğenmeyenler, "az olsun;ama öz olsun" gibi garanticilerden oluşan binlerce insan, sınavlara girer. Bununla da kalmaz işi sağlama almak adına ulaşabildiği nüfuzlu herkese ulaşıp kendisine "torpil" yapılmasını ister. Yalvarır, yakarır, gözyaşları içinde bu işe ne kadar ihtiyacı olduğunu anlatır muhatabına. Olmadı, ne olur olmaz gibisinden manevî unsurları devreye almayı da ihmal etmez. En yakındaki türbelere gidip mum yakar,çaput bağlar,adaklar adar, okunmuş şekerler dağıtır ziyaretçilere.
İşe yerleştiklerinde ise yardım istediklerine bir teşekkürü çok görür, nasip edene şükretmek akıllarının ucundan bile geçmez; çünkü kendi kaabiliyetleri(!) ile hak(!) etmişlerdir. Kimseye eyvallahları yoktur. Bir süre sonra geçmişi bir kalemde silip başlarlar şikayete: Çalışma şartları zordur, mesai saatleri fazladır, maaşları azdır, olması gereken yerde değillerdir, hakları yenmiştir, çok daha iyi makamlara lâyıklardır vs vs.
"Acaba işimi hakkıyla yapıyor muyum? Aldığım maaşı hak ediyor muyum?Kaabiliyetime, çalışmalarıma, gayretime güvenerek bu işten ayrılsam acaba daha iyi şartlarda ve daha fazla maaşla daha güzel bir iş bulabilir miyim?" soruları aklının ucundan bile geçmez. Çünkü kendisi vazgeçilmez biridir, o olmazsa devletin tüm işleri durur..Oysa unuttuğu bir gerçek vardır:
"Devlette herkesin yeri öyle ya da böyle mutlaka dolar."
Doktorların maaşlarına 2500-5000 TL artış yapılacağı duyurulunca özelde sağlık, genelde tüm memurlardan "doktorlara ayrıcalık tanındığı" gerekçesiyle (kendilerince haklı) itirazlar yükseldi.
Şunun farkında olmalıyız( aslında farkındayız da neyse):
Devlet bu güzelliği paşa gönlü istediği için yapmadı ki mecbur kaldığı için yaptı. Diğer çalışanların emekleri inkâr edilemez; ama doktor olmazsa sağlık sistemi biter. Üstelik özel hastaneler doktorlara, devletin verdiği maaşın iki katını veriyor. Bu yüzden istifa ederek özel hastanelere geçen doktorların sayısı, sağlık sistemini sekteye uğratacak kadar fazla..
Devlet, bu gerçeğin farkında olduğu içindir ki salgının zirve yaptığı zamanlarda doktorların istifasını yasaklamıştı.Yasak kalkar kalkmaz, beklendiği üzere binlerce doktor istifa etti.
"Hastanelerde neden randevu alamıyoruz?" sorusunun cevabı da bu.
Devlet, "babadır" bizim kültürümüzde; memurlar da onun çocukları.
Devlet, baba ise elbet çocuklarına bakacak, onları kimseye muhtaç etmeyecek, eşit davranacak; ama imkanları ölçüsünde.
Çocuk da bu gerçeğin farkında olacak, babadan, olmayanı istemeyecek. Cadde ortasında anne ve babasını istediğini almaya zorlamak için "Ben de isterim" diye iki gözü iki çeşme bağıra çağıra kendini yerlere atan çocuklar gibi yapmayacak. Babanın sıkıntısına ortak olacak, yani "halden anlayacak",sabırla sırasını bekleyecek. Bilecek ki babalar, çocukları arasında ayrım yapmaz ve yine bilecek ki baba yoksa iş de ekmek de huzur da yoktur.
Baba, cebindeki paraya göre çocuklarına harçlık verir. Çocukların "Niye bu kadar veriyorsun?" deme hakkı yoktur; çünkü memur olmak demek, bu gerçeği peşinen kabul etmek demektir. "Yok kabul etmiyorum" diyenin önünde iki seçenek vardır:
Ya evden ayrılıp daha çok para veren başka bir baba bulacak ya da babanın verdiği paraya kuzu kuzu razı olacak..
Diğer memurlar da doktorlar gibi yerlerinin dolmayacağına, vazgeçilmez olduklarına inanıyor ve kendilerine güveniyorlarsa "İstifa eder, özel sektöre geçerim ha!" diye korkutur devleti. Belki o zaman onlar da doktorlar kadar zam alırlar.
Devletin her biriminde çalışan, illaki değerlidir, eşittir; ama bu, her durumda "eşit" olacakları anlamına gelmez.
Her eşitlik, adâlet değildir...
Üstat, çok güzel yazmışsın ğönlüne yüreğine sağlık. Malisef toplum olarak çok kötü bir hastalığa yakalandık. Cenabı Allah gerçekleri görmemiz için göz vermiş göremiyoruz.Akıl vermiş akledemiyoruz.... Toplum olarak başımızdan birey gelmeyince akıllanmayacak.Bir musibet bin nasihatten evladır misali. Selamlar iyi günler
Kalemine sağlık metin hocam
Metin hocam cesur ve gerçekçi bir yaklaşım olmuş.Bir dediği iki olmayan haylaz çocuklar büyüdüğünde bizim çocukta bir haller var diyen baba da şu soruyu sormalı mı acaba "Ben nerede hata yaptım." Sabit ödemelerin maaşa dahil edildiği emekli doktorların işine gelen bir düzenlemeyi ekstra verilen bir artış gibi algılanmasına neden oldu.Kimsenin memnun olmadığı herkesin herşeyden şikayet ettiği açsın bir dönemdeyiz .Şükür ve kanaatin bittiği haset ve hırsın tavan yaptığı bir hal.Rabbum sonumuzu hayır eylesin.
Metin hocam cesur ve gerçekçi bir yaklaşım olmuş.Bir dediği iki olmayan haylaz çocuklar büyüdüğünde bizim çocukta bir haller var diyen baba da şu soruyu sormalı mı acaba "Ben nerede hata yaptım." Sabit ödemelerin maaşa dahil edildiği emekli doktorların işine gelen bir düzenlemeyi ekstra verilen bir artış gibi algılanmasına neden oldu.Kimsenin memnun olmadığı herkesin herşeyden şikayet ettiği açsın bir dönemdeyiz .Şükür ve kanaatin bittiği haset ve hırsın tavan yaptığı bir hal.Rabbum sonumuzu hayır eylesin.
İnsan fıtratı bu mu? yeni nesil mi bu halde? durum aynen anlattığınız gibi ÜSTAD. Allah yardımcımız olsun.