Hazine Bakanı Berat Albayrak'ın Mckinsey isimli şirketle anlaşma imzalandığını kamuoyu ile paylaşması olay oldu. Sağcısından solcusuna, milliyetçisinden muhafazakarına kadar ''Madem Amerika bizi ekonomik olarak çökertmek istiyor,neden bu görevi yine Amerikalı bir şirkete teslim ettiniz?'' sorusu eşliğinde her kesimde fırtınalar kopardı. ''Vay 16 Bakanlık oraya bağlanmış, ekonomik bağımsızlığımız gitmiş, Duyun-u Umimiyye geri gelmiş vs.vs'' aslı astarı olmayan bir sürü dedikodu.
Bizde muhalefet art niyetli maalesef. Bir mesele ortaya çıktığında biraz bekleyip işin uzmanlarını dinleyip ilgili yazılar okunsa mesele anlaşılacak. Ama olmaz, ''Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak'' geçerli akçe bizde. Amaç, üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek olunca sonuç her defasında böyle oluyor.
Ekonomi alanında Ak Parti'nin en sert muhalifleri ( Mert Yılmaz, Atilla Yeşilada gibi ekonomistler) Ertuğrul Özkök gibi yazarlar bile bu anlaşmanın İMF ile uzaktan yakından ilgisi olmadığını söylemekle kalmayıp DOĞRU bir hamle yapıldığını söylüyor. Yerli kurumların da bu işi çok iyi yapabileceğini; ama şu konjöktörde yabancı sermaye ile ilişkinin ve güvenin ancak bu şekilde sağlanacağını da ekliyorlar..
Doğruyu öğrenme niyeti olanlar biraz araştırmayla şu gerçeklere ulaşabilir: Her şeyden önce IMF bir kredi kuruluşudur. Zor duruma düşen ülkelere kredi verir. Vermekle kalmaz verdiği kredi karşılığında ülkenin ekonomik alanda her bölümünde söz sahibi olur. Kredilerin miktarından tutun, hangi alanda kullanılacağına kadar karar verir.Bir kurumda kaç kişinin çalışması gerektiğine, kaç kişini işten çıkarılacağına kadar yetkisi vardır. Hatta ve hatta topraklarınıza tütün mü çay mı ekeceğinize kadar. Bununla da yetinmez, elemanlarını belirli tarihlerde gönderir ve anlaşmaya uyulup uyulmadığını kontrol eder. Yaşı müsait olanlar CARLO COTTARELLİ ismini çok iyi hatırlarlar.
Mc Kinsey isimli sirket ise sadece DANIŞMANLIK FİRMASI. Uluslarası birçok firmaya danışmanlık yaptıkları gibi aralarında İNGİLTERE, PAKİSTAN,SUUDİ ARABİSTAN,AZARBEYCAN gibi ülkelere, onların belirlediği konularda danışmanlık hizmeti veriyor. Bu şirketin İCRA YETKİSİ olmayıp görevi,Türkiye tarafından çizilen sınırlar içinde çalışma yapmak ve önerilerini bir rapor halinde yetkililere bildirmektir. Hükümet bu raporu ister uygular ister uygulamaz. Hepsi hepsi bu.
''Yerli bir şirket bu işi yapamaz mıydı?'' eleştirileri de kendi içinde tutarlı olabilir; fakat buradaki amaç Dünya'da yerleştirilmek istenen ''Türkiye'ye yatırım yapılamaz,güvenilir bir ülke değil'' algısını ortadan kaldırmaktı. Bunu da yerli bir şirketle halledemezsiniz. Çünkü yapılan her çalışmada akıllarda oluşacak ''Acaba iktidar işin neresinde, ne kadar müdahele etti, bağımsızlık ve tarafsızlığı sağlayabildi mi?'' şüphelerini asla silemezdiniz. Bunu ancak uluslar arası saygınlığı olan bir şirketle sağlayabilirdiniz ki hükümet de bu yolu tercih etti..
Sonuç olarak; Devlet ve millet olarak çok zor bir süreçten geçiyoruz. Halkımızın her şeyden önce morale ihtiyacı var. Bu yüzden muhalefete düşen; olaylara daha sakin ve akl-ı selimle yaklaşmak, eleştirileri ''demogoji sarmalında'' değil mantıklı, makul ve de ''doğru''bilgilerle yapmaktır. MUHALEFET'in''yalan yanlış bilgilerle yangına elinde benzin bidonuyla gitmenin, durumdan bir iktidar devşirme gayretlerinin milletimiz nezdinde asla prim yapmadığını hala anlamaması çok ilginç!
Son 8 seçimde art arda alınan yenilgiler, muhalefetin aklını başına getirmediyse ne getirecek çok merak ediyorum!!!