Çocukluğumdan beri her sene İstanbul'a giderim. Amcalarım, köylülerim, akrabalarım İstanbul'da olduğu için.
İstanbul benim için Sultanahmet, Eminönü, Kadıköy ve Üsküdar'dan ibarettir. Rutinim belli: Eminönü'nde balık-ekmek yemek, sonra kestane, mısır, gazete alıp vapurla gezmek.
Yıllar önce...Yine İstanbul'dayım. Öğretmenliğimin ilk zamanları...
Her zaman olduğu gibi rutini yapıp Kadıköy'e vapurla geçtim. Caddede karşılıklı lüks restaurantlar ve pastaneler dizi dizi sıralanmış.
Canım tatlı yemek istedi. "Pastanelerin birine gireyim" diye defalarca niyetlendim; ama her seferinde kapıya yaklaşıp geri döndüm. Bir türlü cesâretimi toplayıp içeriye giremedim. Oysa üniversite bitirmişim, öğretmenim ve cebimde param da var.
Sebep "fiyatlar yüksektir, param yetmez korkusu'' değildi. Cebimde fazlasıyla para vardı dediğim gibi. İçerdekiler zengin kesimdendi, seçilmişti, sosyeteydi. "Pastayı alıp yemeyi beceremem, mahçup olurum." korkusuydu benimkisi.
1 Mayıs 2020’de AK Parti Medya Birimi, Twitter' de “Etik Farkındalık” çalışması başlatmıştı. Amaç, sosyal medyada sıkça görülen sahte isimler altında küfür, hakaret ve dezenformasyonu görünür kılmak; hakareti, küfrü, saldırganlığı, kısaca etik olmayan paylaşımları kamuoyu gündemine taşıyarak tartışılmasını sağlamak, dezenformasyonla mücadele etmekti.
Bu kampanyaya katılmak isteyenlerden, sosyal medya hesaplarının yanına belli olması adına, simge olarak "yeşil bir top" yerleştirmeleri ve birbirlerini takip etmelerini istendi .
Temiz bir sosyal medya isteyen birçok Cumhur İttifakı siyasetçisi, bürokrat, gazeteci, akademik dünya ve vatandaşlarımızdan oluşan büyük bir topluluk, bu çalışmaya destek verdi.
Bir süre gâyet güzel işleyen plân, geçtiğimiz pazar günü, sahte bir isimle açılan bir hesaptan, bir müptezelin Selahattin Demirtaş’ın eşine cinsiyetçi, ağır hakaretlerde bulunmasıyla bozuldu.
CHP'nin küfürbaz İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu suçluyu bulmuştu; Muhâfazakârlar! Delil de vardı: Yeşil Top. Kaftancıoğlu alışılageldiği üzere küfürlü bir üslupla suçu muhafazakarlara atıp bir kadına yapılan ayıp karşısında Ak partililer başta olmak üzere partili-partisiz herkesi birlik olmaya davet etti. Herkes katılmalıydı; çünkü bu bir insanlık suçuydu.
Adalet Bakanımız dahil birçok Ak Partili vekil, Başak hanımdan özür dileme yarışına girdi.(Sanayi Bakanı Mustafa Varank ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un hakkını teslim etmeliyiz, onlar olması gereken tepkiyi gösterdiler.)
Saadet Partililer sözlü desteği yeterli bulmamış olmalılar ki heyet olarak Bayan Demirtaş'ın ziyaretine gidip yanında olduklarını belirtmişler. Hızlarını alamayıp:
"Partiler düşman değil, rakiptirler. İktidar, kutuplaştırıcı bir dil kullandığı için bu tip olaylar oluyor'' diyerek suçluyu teşhis anlamında küfürbaz il başkanın yanında yer alıvermişler.
İşin ilginç iki yönü var.
İLKİ;
Cumhur İttifâkı'nın milletvekilleri kendilerini, ''Sosyal medyada Başak Demirtaş'a en iyi ben sahip çıkıyorum" yarışına niye girmek zorunda hissettiler?
Küfür eden kim? Belli değil.
Cumhur İttifakının bir siyâsetçisi mi? Belli değil.
Cumhur İttifâkının parti yetkilisi ya da sempati duyan bir bürokrat, gazeteci,
iş adamı ya da vatandaş mı? Belli değil.
Büyük ihtimal sosyal medyada çokça rastlanan, yakalanmayacağını düşünmenin verdiği rahatlıkla sağa sola küfürler, hakaretler yağdıran şizofren tiplerden biridir.
O halde niye?
Diğeri ise;
Özellikle ''Gezi terörü''nde Canan Kaftancıoğlu dahil, açık hesaplardan Cumhurbaşkanımıza, merhum validesine, eşine, kızına yapılan ağır küfürler karşısında CHP'nin genel başkanı ya da CHP'li herhangi bir yetkili özür diledi mi?
Cevap: HAYIR!
Özür dilemek bir yana Kılıçdaroğlu'nun, Recep Tayyip Erdoğan'ın annesine küfreden kadını makamında ağırladığını, ödül olarak da onu belediye meclis üyesi yaptığını öğrendik medyadan. Sadece bu örnekle kalsa iyi. Öyle hale gelmiş ki Çumhurbaşkanımıza, ailesine, Ak Parti'ye hakaret ve küfür etmek, CHP'de yükselmek için aranan kriter haline gelmiş.
Peki, Ak Parti veya MHP'ye gönül veren hanımefendilere yapılan hakaretlere, edilen küfürlere tepki vereni duydunuz mu?
Bu sorunun da cevabı koskocaman bir HAYIR!
CHP'li- HDP'li kadınlara yapılan hakaretler, anında gündeme getirilip ortalık ayağa kaldırılırken AK Parti ve MHP'li hanımlara yapılanlar ''küfürden, hakaretten'' sayılmıyor bile. Sayılmadığı için gündem olamıyor maalesef . CHP ve HDP' liler saygı duyulması gereken birer hanımefendi iken AK PARTİ'li ve MHP'liler onların gözünde 'maraba' dan öteye geçemiyorlar.
Daha yeni Ak Partili vekil Bahar Ayvazoğlu'nun şeref ve namusuna dil uzattılar. Özellikle tweteer sayfalarına bir bir baktım. Allah için CHP'li-HDP'li siyasetçi, gazetecilerden bir tanesi,(özürden vazgeçtik) ''yanlış'' olduğunu söyleseler yine razıydık; ama yok. Bırakın özür dilemeyi ,yanlış oldu demeyi iftirayı dillendiren Sözcü Gazetesi yazarı için ''Saygı Öztürk, itibarlı bir gazetecidir.'' minvalinde o ahlaksızı savunmaya geçmişler.
Manzara aynen bu, eksiği var ; fazlası yok!
''Bir Müslüman-Türk nasıl ezik olabilir? Düşünsenize hem Müslüman hem de Türk’sün. 18 yıldır iktidarsın; üstelik bir özgüven abidesi olan Recep Tayyip Erdoğan gibi bir liderin var.
Akıl alır gibi değil!
Bu vesileyle bir kere daha anladık ki muhafazakâr kesimde 'özgüven' anlamında büyük bir problem var.''
TV'de ''Yalan Dünya'' isimli komedi tarzında bir sitkom vardı bir zamanlar. Ve bu dizinin saf, eğitim almamış, dışlanmış bir pavyon şarkıcısı karakteri : Tülay.
Hayata ve insanlara ne kadar iyi niyetle baksa da çok kez ona yönelen bakışları, gösterilen tavırları anlamazdan gelmeyi tercih etse de öyle zaman gelirdi ki her şey tüm gerçekliğiyle yüzüne vurulduğunda, o zamana kadar genelde sakin, neşeli olan Tülay birden celallenir ve muhâtabına isyan ederdi:
''Ezik miyim lan ben?
Yolda görsen üzerime basar mısın?"
Hakkaten biz eziğiz!
Hakkaten nerde görürlerse üzerimize basıp geçiyorlar!
Anlaşılan o pastaneye hiç giremeyeceğiz...
KUFUR KİMDEN gelirse gelsin sahibine aittir.Biz ezik falan değiliz ezik olanlar kendini iyi biliyor muhterem hocam selamlar.
Çok haklı olduğunuzu canı gönülden hissettim gerçekten ezikmiyiz biz
TURNUSOL islevi gören bazı olaylarda hep aynı görüntüyü veriyoruz bence..