Dün hem ziyaret hem ticaret kaabilinden kardeşimin işyerine uğradım. Sohbet döndü dolaştı Koronavirüs illetine geldi. Kardeşimin ortağı Derviş Usta, ailece karantinadan yeni çıkmıştı.
Virüsü nasıl kaptıklarından, çektikleri zahmetlerden bahsetti. Ardından sağdan soldan güya iyiliğine(!) yapılan dost (!) nasihatlerinden: ''Sağlık ekibinin verdiği ilaçları sakın kullanma; çünkü onlar şöyle zararlı, böyle zararlı. Onların yerine sarımsak ye, gargara yap, filanca ilacı kullan!"
Tüm insanlık, üzerine bir karabasan gibi çöken bu illetten muzdarip. Koronavirus yüzünden hastalananlar, işini, ekmeğini kaybedenler, ölenler...
Milyarlarca insan kıyameti yaşıyor. Herkes birbirinden kaçıyor. Sevdiklerimizin yanına gidemiyoruz, gitsek sarılamıyor, öpemiyoruz. "Uzaktan sevmek, aşkların en güzeli." şarkısı böylesine anlamlı olmamıştır sanırım.
Devletleri yönetenler, virüsün insanlar üzerindeki maddi, manevi etkilerini minimuma indirebilmek için, ilim insanları da bu virüse çare bulmak için aylardır harıl harıl çalışıyor. Nihayetinde birkaç şirket, aşıyı bulduklarını gerekli denemeleri de yaptıklarını ilan etti.
Tüm devletler, bu firmaların önünde kuyruğa girdi. Yetkililer, bir an önce aşıya ulaşıp insanlarını bu illetten kurtarmak derdiyle boğuşurken, her daim olduğu gibi komplo teorileriyle milletin zihnini bulandıranlar da deliklerinden çıktılar yine. Yöneticilerin, yetkililerin bu uğursuz hastalıkla uğraştıkları yetmiyor gibi bir de bu akl-ı evvellerin insanların zihninde oluşturdukları tahribatı onarmak için de uğraşmak zorunda kalmaları çok üzücü ve bir o kadar da moral bozucu.
Binbir gece masalları beyinlere boca ediliyor:"Yok çip takılacakmış, yok genetiğimiz değiştirilip bize hakim olacaklarmış. Bizim beğenilerimize onlar karar verecekmiş, olaylar ve insanlar hakkında ne düşüneceğimize de..." Be mübarek sen belki farkında değilsin; ama zaten reklamlarla, medya marifetiyle, film ve şarkılarla senin ne giyeceğine ne yiyip içeceğine, kimi sevip kimden nefret edeceğine "onlar" karar veriyor. Sen neyin artistliğini yapıyorsun? Yetkililerin işini zorlaştırıyor, onları çileden çıkartıyorsun?
Aşıdan şüphe duyuyorsan yapacağın ilk iş komplo teorilerine sarılmak değildir. Şüphen varsa önce onunla ilgili araştırma yaparsın, işin uzmanlarına sorarsın. Aşı nedir, ne işe yarar, nasıl etki eder? mRNA nedir, DNA nedir, bu aşılar nasıl bir sistemle üretiliyor? Etkinlikleri nelerdir?
Hiçbir şey okumayıp, zerre bilgi sahibi olmadan, sağdan soldan devşirdiğin bilgi kırıntıları ile, ömrünü bu işe adamış profesörlere, bu işin uzmanlarına "Sen satın alınmışsın, Bill Gates'in adamısın, çip takılacak, aşı bizim genimizi değiştirecek, kısır yapacak" gibi saçmalıklarla laf yetiştirmeye çalışıyor, zaten yeterince bunalmış insanların zihinlerini iyice bulandırıyorsun?
İyi de günün birinde, biri çıkıp
" Peki kardeşim iyi, güzel diyorsun da bu dediklerini nasıl yapacaklar, bi anlat da dinleyelim." dediklerinde ne cevap vereceksin? Ben söyleyeyim: Karanlıkta gözlerine ışık tutulmuş tavşan gibi apışıp kalacaksın. Ordan burdan edindiğin kırık dökük bilgilerle "hık mık, kem küm" edip susacaksın. Sonrası koskocaman bir hiçlik ve sessizlikle harmanlanmış bir mahçubiyet duygusu.
Hadi nefsinin verdiği gazla, olan bitenden habersiz, senin söyleyeceğin sözlerden medet uman üç-beş garibanın hakkında "Ya ne çok şey biliyor helal olsun." minvalinde söyleyeceği birkaç güzel söze tavsın da ya senin çok bilmişliğine güvenerek aşı olmayan, sevdiklerine de yaptırmayan o insanların, günü geldiğinde dayanılmaz acılar çekerek hayatlarını kaybetme ihtimali de mi seni korkutmuyor? Bu kadar mı körleşmiş gözlerin, bu kadar mı taşlaşmış vicdanın?
Ha şunu da bil. Seni dinleyenlerin, yazdıklarını okuyanların hepsi o garibanlar gibi ''Ne söyleyecek?'' diye ağzına bakıyor değil. İçlerinde neyin ne olduğundan haberdar olanlar da var. Belki seni sevdiklerinden, belki utanmayasın diye yüzüne karşı bir şey söylemiyor olabilirler; ama sen yanlarından ayrıldığında ya da yazdıklarını okuduklarında şundan emin ol ki seninle dalga geçiyorlar.
Bu duruma düştüğünde kimseye kızmayacaksın. Sen bu söylediklerini hangi bilgi birikimine göre söylüyorsun? Memursun, esnafsın, işçisin, gazetecisin, belki de boş gezenin boş kalfasısın kardeşim. Dalga geçilmek istemiyorsan dalga geçilecek lafları da etmeyeceksin. Ağzından çıkanı kulağın duyacak.
Ariflerin dediği gibi :"İslam'ın şartı beşse altıncısı haddini bilmektir."