"Tabiatla insan arasındaki barış ve uyum gerçekleşmedikçe insanlar arasında barışın sağlanması imkânsızdır. Tabiatla barış ve uyum içinde olmak, Göklerle ve nihayet her şeyin kaynağıyla uyum içinde olmaya bağlıdır."
Seyyid Hüseyin Nasr (İnsan ve Tabiat)
Dünyada Anadolu insanı kadar büyük acılar çekmiş; ama metanetle ayakta kalmış başka bir millet var mıdır bilemiyorum.. Zannımca yoktur. Savaşlar, göçler, kıtlıklar, yokluk, hastalıklar vs ama tüm bunlara rağmen yıkılmamışız. Vatanımızı terk etmemişiz, kimseninin elini eteğini öpmemişiz. Et varsa et yemişiz, kuru ekmek varsa onu. Her türlü zorluğa karşı direnmiş, düştüğümüz yerden kalkmış, ''Biz ölmedik, burdayız, dimdik ayaktayız." diyebilmişiz tüm Dünya'ya elhamdülillah. Bizim sırrımız da bu olmalı..
Önce Elazığ, ardından İzmir depremlerinde depremzede kardeşlerimizle enkazın altında kaldık. Sonrasında ormanlarımızla birlikte ciğerlerimiz yandı.Şimdi de sellerle birlikte denizlere sürüklendik. Her felâket sonrası Devletimiz en kısa zamanda, elindeki tüm imkânları ile seferber olmuş, dost ülkeler de bu seferberliğe katılmış;ama müzmin muhalifler sanki hiçbir şey yapılmıyor
havası estiriyorlar her zamanki gibi.
Dünya'nın her yerinde(ülkemiz dahil) zaman zaman "deprem, sel, yangın, heyelan, tsunami" gibi âfetler olur. Kıyamete kadar da olacaktır. Dünya'nın yaratılışı böyle. İnsana huzur yoktur yeryüzünde. İnancımız odur ki her biri bizler için bir imtihan vesilesidir.Ve bu felâketler; mallarımızın, canlarımızın bizim olmadığını, hepsinin birer emanet olduğunu, canımızı fenâ halde acıtarak anlatır her defasında.
Onlarca evimiz vardır, bir depremle birkaç saniyede hepsi yerle bir olur. Sarsıntı geçtiğinde kuru bir ekmeğe muhtacızdır..Sel olur, evimizdeki esyalarımız, gözümüz görsün diye görebileceğimiz yere park ettiğimiz otomobilimiz sularla birlikte alır başını gider.Yangın olur, birkaç saniye içinde her şeyimiz küle dönüverir.. Sevdiğimiz insanlar dahil.
Farklılık arz etse de sevinçler,acılar insanları bir araya getirir.Dünyaya bir çocuk gelir, aile sevinir;milli takım maç kazanır,bir millet sevinir;ama büyük felaketler, büyük acılar tüm insanlığı birleştirir.Deprem, yangın, sel gibi felaketlerde husûmetler, siyasi sorunlar,
unutulur; dil, din, ırk unsurları ortadan kalkar, devreye "insan olmak" girer.Yunanistan, Ermenistan, İsrail gibi ülkelerle bile yardımlaşırız, sonuçta insanlık kazanır.
Bu durumun tek istisnası vardır:Bizdeki iflah olmaz kifayetsiz muhterisler..
Aziz milletimiz, her felâket sonrasında ve her defasında, bir taraftan maddî mânevi tüm imkanlarını kullanarak yaraları sarmak, sızıları dindirmek için canla başla uğraşırken, diğer taraftan da yaşanan her felâketi fırsat bilip bu acılardan iktidar devşirmek için yalan ve algı operasyonları ile sürekli kriz çıkaran, ahlaksız, vatansız ve vicdansızlarla uğraşmak zorunda kalıyor.
Bu ahlaksız, vicdansız ve vatansızlar, âfetleri fırsat bilerek sosyal medyada
Türkiye hakkında inanılmaz bir algı operasyonu gerçekleştiriyor. Olanı yok;olmayanı da var gibi gösteriyorlar. Amaçları belli:Devleti aciz göstermek, insanımızın devlete olan güvenini yok etmek,iç karışıklık çıkarmak.
Düşünebiliyor musunuz orman yangınlarında 4 günde 7,5 milyon twitter hesabı açılıyor ve "HelpTurkey" gibi etiketlerle Türkiye’nin yandığı, perişan olduğu,çaresiz kaldığı,yardıma muhtaç olduğu imajı oluşturuyor iki saatte tam 2,5 milyon tweet atılarak.Bunların 1.8 milyonu aynı merkezden atılmış, %25'i de ABD'den...
Ve ertesi gün saat 11.00'de Twetter yetkilileri, bu hesapların tek merkezden yönetilen hesaplarla algıya yönelik tweet'ler olduğu gerekçesiyle tweetlerin hepsini iptal ediyor. Ama atı alan çoktan Üsküdar'ı geçmiş oluyor bu arada.
Görünürde memleketimize ve insanımıza üzülüyormuş, canları yanıyormuş gibi "iktidar yetersiz, iktidar istifa" sloganlarını atanların zihinlerinde gizledikleri tek arzularının -neye mâl olursa olsun- "Erdoğan gitsin" olduğunu biliyoruz.
Bu uğurda ülke alev alev yansın, sınırlarımızın dışındaki çıkarlarımızı koruyamayalım, Türk-Kürt, sünni-alevi meselelerini (Son zamanlar Suriyeli, Afgan düşmanlığını da eklediler) kaşıyarak bir iç savaş çıksın, büyük kargaşa olsun, devlet yönetilemez hale gelsin, gerekirse dış müdahale olsun umurlarında değil.
Yeter ki Erdoğan gitsin.
Bu Erdoğan düşmanlığı değil düpedüz
Türkiye düşmanlığıdır.
Bir kere bile milleti "muhatap" kabul edip seçimle iktidara gelmeyi düşünmediler.
Önce Gezi olaylarına bel bağladılar; olmadı.
15 Temmuz Fetö Darbe başarılı olsun diye dua(!) ettiler;
olmadı.
Bu sefer salgın onların hakkından gelir diye umutlandılar,yeterince aşı temin edilemesin diye beklediler;
olmadı.
Şimdi de yangınlardan ve sellerden medet umuyorlar…
Devlet aciz kalsın, iktidar yıpransın, bize yol açılsın derdindeler. İnsanlar evlerini, arabalarını, sevdiklerini kaybetmiş, canlarından olmuş, umurlarında değil.
Bekledikleri bu defa da olmayacak ALLAH'ın izniyle. Devletimiz, milletiyle el ele, gönül gönüle diğerlerinin üstesinden nasıl geldiyse, bu yangınların da sellerin de üstesinden gelecek, kimseyi kaderiyle asla baş başa bırakmayacak.
Siz, bu memleketi de bu milleti de sevmiyorsunuz.
Siz, bu toprağın çocukları olamazsınız…
Algi operasyonu cok buyuk ve kuvvetli. Maalesef vatandasta karsilik da goruyor. Mucadelenin daha keskin ve kararli yapilmasi gereklidir. Yalanci bukadar rahat ve bedelsiz olmamalilar.
Rabbim art niyetli kişilere fırsat vermesin. Birliğimiz ve dirligimiz daim olsun.
Hain FETÖ ile, PKK ile kucak kucağa, omuz omuza, onların oluşturmak istedikleri algıların laklaklığını yapan, tesadüfen hep aynı konuya aynı yaklaşımla balıklama Dalan zihniyetler bu ülkenin hep prangaları olmuştur.