Bugün Cumhuriyet Bayramı..Toplumun her kesimi tarafından benimsenen, sevinçle kutlanan özel bir gün. Bu güzel günün, Müslümanların bayram olarak kabul ettiği mübarek Cuma'ya denk gelmesi de ayrı bir güzellik idi.
Fakat her zaman olduğu gibi, her vesileyle aziz milletimize bu tür sevinçleri ağız tadıyla yaşatmamaya yeminli, kendilerini bu ülkenin sahibi zanneden, bu milletin aslî unsurlarına tepeden bakan seçkinci güruh ve yancıları yine sahnede idi.
Bu seçkinci grup ve yancıları (özelde Hocaefendileri, genelde ise Diyaneti teftişten sorumlu niyet okuyucuları yani) bu iki güzelliği birlikte yaşamak varken milletin mutluluğuna limon sıkmak adına aslî(!) vazifelerinin başındaydı:
"Acaba Cuma hutbesinde M.Kemal'in adı geçecek mi ya da Cumhuriyet Bayramı kutlanacak mı?"
Bu tipler iki grup:
Birincisi SEÇKİNCİ GRUP.
Bunlar kendilerini bu ülkenin gerçek sahibi olduğunu düşünen, "Atatürkçülük,Laiklik, çağdaşlık" kavramlarının arkasına sığınarak Gazi Mustafa Kemal'i; kendi hayat tarzlarını, inançlarını, sapkınlıklarını kabul ettirebilmek için millete baskı aracı olarak kullanmaktan asla vazgeçmeyenler.
İkinci grup ise aslında bizim gibi sıradan oldukları halde, çıktığı kestane kabuğunu beğenmeyen,gözü ve gönlü sürekli seçkinci grupta olan, onlarla birlikte olmak, onlardan sayılmak adına fırsat kollayan, bu uğurda seçkinci grubun arkasına sığınarak onların omuzlarından kendi gibilere ateş eden YANCILAR.
En itici tipler de bunlar olsa gerek..
Oysa hutbe öncesi vaazda bizzat Müftü Bey,çok da güzel dilek ve dualarla devlet büyüklerimiz, şehit ve gazilerimizi andı, dua etti. İlave olarak hutbede Hocaefendi de aynı dua ve dileklerle bahsetti. Daha ne olacak? Burası cami sonuçta.. Tüm özel gün ve kutlamalar,kişiler ve tüm ayrıntılarıyla hutbede verilecek olsa İslâm ve insanla ilgili hiçbir şey anlatılamaz. Çünkü günlerin hepsi 365 gün boyunca parsellenmiş: Öğretmenler, hemşireler, yaşlılar, hayvanlar günü..vs vs
Zorlamanın gereği yok; Diyaneti, Hocaefendileri, Müslümanları, M.Kemal ve komutanlarımızın karşıtı gibi göstermenin de... İstiklal Savaşı'nı; onca yokluğa, yoksulluğa, zorluğa rağmen büyük fedakarlıklarla kazananlar, alnı secdeli Müslümanlardı. Balolarda dans edenler, şerefe kadeh kaldıranlar, bohem hayatı yaşayanlar, Batı'ya hayran olanlar değil.
Bu tavır, dinle diyanetle ilgisi olmayan, camiye yolu düşmeyen, hatta anasının babasının cenaze namazını kılmayıp kenarda bekleyen tiplerin tavrıdır. Bir savaş ya da kıtlık olsa kapağı ilk önce Avrupa'ya atacakların tavrı yani. Dolduruşu gelerek ya da aklınca seçkinlere yaranarak pastadan pay kapmak, hatrı sayılır insanlar safına girebilmek uğruna bu tiplerin kayığına binmemek, bu tiplere fırsat vermemek lazım.
Cumhuriyet Bayramı ve diğer milli günlerimizi kutlamak, sevinmek, atalarımızla gurur duymak, herkesten çok, "savaşlar, kıtlıklar, yoksulluk.." gibi tüm zorluklara katlanan; gerektiğinde mallarından, evlatlarından, canlarından vatanı uğruna vazgeçen, her türlü olumsuzluğa rağmen vatanını terk etmeyi aklından bile geçirmeyen asil Türk milletinin hakkıdır. En ufak bir sarsıntıda gözü dışarda olanların değil...
Kaleminize sağlık Metin hocam. Duygularımıza tercüman olmuşsun.
Sağolasın ustadım..