Cumhurbaşkanlığı sistemi ile ilgili pazar günü yapılacak HALK OYLAMASI için son düzlüğe girmiş bulunuyoruz Türkiye halkı olarak. Partiler, STK'lar, medya, dernekler, iş adamları vs konuyla ilgilenen herkes, kendi düşüncelerini aktarabilmek için var gücüyle çalıştı, çalışıyor...
Siyasetçiler, akademisyenler; açık hava toplantıları, yürüyüşler, radyo ve televizyon programları, mitingler, ev ziyaretleriyle düşüncelerini anlattı.Millet ise düşüncesine taraftar bulmak için komşularını, akraba ve hısımlarını, arkadaşlarını kahvehanelerde ya da misafirlikte çay eşliğinde ikna çabalarına son hızla devam etti.
Yüz yüze konuşmaktan, tartışmaktan kaçınan birçokları ise sosyal medya yoluyla kendi düşüncelerini anlatma, karşıt düşünceleri ise çürütme yarışına katılmayı tercih etti. Maalesef ikna etme yöntemlerinin en kırıcı olanı da buydu sanırım. Yüz yüze olmamanın verdiği rahatlıkla(gergin ortamın da etkisiyle)arkadaşına, dostuna, akrabasına asla söyleyemeyeceği(bazen hakarete varan)sözcüklerle anlatma yoluna gidildi. Kalpler kırıldı, arkadaşlıklar bozuldu;komşular, akrabalar üzüldü..
Bu,bir seçim değil,halkın görüşüne başvurulan bir halk oylamasıydı neticede.Milletvekillerini seçmeyeceğiz,Türkiye'nin geleceği için,cumhurbaşkanlığı için sistem değişikliğini oylayacağız.Ortada 18 madde var ve bunları değerlendirerek karar vereceğiz.Gönül isterdi ki bu halk oylaması çerçevesinde işleyen bir süreç olsun.Türk milleti için böylesine önemli olan Anayasa değişikliğinin maddeleri kaale alınmadı maalesef.Bunun bir seçim değil, anayasa değişikliği için bir halk oylaması olduğu gözden kaçırıldı ya da kaçırılması için elden gelen her şey yapıldı. Referandum maddeleri tartışılmak yerine(sanki seçim varmış gibi)siyasi partilerin doğruları ve yanlışları EVET ve HAYIR'ın dayanağı oldu. EVET diyenler; duble yolları, köprüleri, sağlık sistemini, istikrarı; HAYIR diyenler ise Çözüm sürecini, Haburda Pkklıların alkışlarla karşılanmasını, yolsuzluk söylentilerini vs referans gösterdi. İki taraf da diğerinin yaptığı gaflar üzerinden, öbürüne acımasızca yüklendi. Espriler, şakalar, capslar, gülüşler eşlik etti bu zafer gösterilerine.
Oysa mitinglerde, röportajlarda, kahvehane ve ev sohbetlerinde ölçü, anayasa değişikliği maddeleri (hepsi hepsi 18 madde)olmalıydı. Yorumlar, tartışmalar onların üzerinde yapılmalıydı. Ama okuma, düşünme ve yorumlama tembeli bir millet olduğumuz için hazır sloganlar bize daha kolay geliyor, daha bir hoşumuza gidiyor nedense. İki taraf arasında kıyaslamaya gittiğimizde bu tembellik ve kolaycılığın(şaşırtıcı bir şekilde)okumaya, sanata düşkün olduğunu düşündüğümüz, entellektüel birikimi olduğuna inandığımız sosyal demokratlarda olması çok daha şaşırtıcı oldu. Çünkü onların ‘’HAYIR'’ gerekçeleri, sadece ve sadece TEK ADAM, DİKTATÖR kelimelerine sıkıştırılmış gibiydi.
Propaganda süresince tartışmalar şu dört mesele etrafında döndü durdu.
Birincisi, HAYIR'cıların sürekli dillendirdiği''Recep Tayyip Erdoğan sonrasında ne olacak?'' itirazıydı. ''Recep Tayyip Erdoğan iyi de ya halk ya akılsız, deli, kaabiliyetsiz birini seçerse o zaman ne olacak ''sorusu dillerden düşmedi. Oysa bu argümanı kullananlar, sâir zamanlarda, cumhurbaşkanını iyi yönetemiyor diye yerden yere vuranlardı. ''Kıpti şecaat arz edeyim derken sirkatin söyler'' sözü tam da bu muhteremler için söylenmiş. Aslında itiraz anlamında öne sürdükleri gerekçeyle zımnen ''Recep Tayyip Erdoğan'ın çok iyi bir cumhurbaşkanı olduğunu, oturduğu koltuğu layıkıyla doldurduğunu'' itiraf ediyorlar da farkında değiller. Hani Türk milleti zekiydi? 50 milyon seçmenden %50+1'i nasıl olur da deliyi, manyağı,akılsızı seçer. Velev ki seçti o zaman devreye ilahi hüküm girer: ''Layık olduğunuz şekilde yönetilirsiniz.''
İkincisi ise 18 yaşında bir gencin milletvekili olabilmesiydi. Bir taraftan gençlere değer verdiklerini, bu ülkeyi gençlere teslim edeceklerini söyleyen bir anlayış; diğer yandan ’’18 yaşındaki gençlerin birikimi, eğitimi ne? Bu yaşta çocuğun cebine 20 bin lira koyarsan her ay, ne yapacağının garantisi var mı?’’ söylemleri. ''Oysa 18 yaşında bir genç, kanunen reşit sayılıyor. Attığı her imzadan sorumlu tutuluyor. Hapishaneye koyuluyor, borcu varsa ödettiriliyor da milletvekili neden olamıyor?'' sorusuna mantıklı, doyurucu bir cevap bulamıyordu HAYIR diyenler. Onca itirazdan sonra son olarak da Kılıçdaroğlu’nun ’’Biz 18 yaşında milletvekili olmalarına karşı değiliz; ömür boyu askerlikten muaf tutulmalarına karşıyız. ’’diyerek uzun süredir dillendirdikleri gerekçeleri yerle bir etmiş oldu. Üstelik 18 yaşına girmiş her gencin milletvekili olabileceğinin sanılması da ayrı garabet. Manavdan meyve alırken bile en iyisini seçmek için kılı kırk yaran bu milletin,vekilini seçerken daha fazlasını yapmayacağını düşünmek, bu milleti tanımamaktır. Yanlış bilinen hususlardan biri de 18 yaşında milletvekili olan bir gencin, iki sene vekillik yaparak ömür boyu emekli maaşı alabileceğiydi . Gerçekte ise milletvekillerinin de sıradan vatandaşlar gibi emeklilik şartlarına(yaş sınırına) tabi olmasıydı.
ÜÇÜNCÜSÜ, cumhurbaşkanının meclisi fesih yetkisi olup olmamasıydı. Yeni Anayasada meclisi fesih değil yenileme hakkı vardı. Çünkü FESİH, bir kurumu, sözleşmeyi tek taraflı olarak iptal etmek anlamı taşır. Eğer Cumhurbaşkanın meclisi fesih yetkisi olsaydı o, makamını korur, meclisi ortadan kaldırırdı, sadece meclis yenilenirdi. Oysa burada cumhurbaşkanı meclisi seçime götürdüğü anda kendi de makamını kaybediyor ve meclisle birlikte seçime gidiyor. Bu durumda tek zararlı olan kişi cumhurbaşkanının kendisidir. Onun iki kere seçilme hakkı vardır ve seçim yenileme kararı aldığında, cumhurbaşkanı otomatik olarak bir dönemini kaybetmektedir;oysa milletvekillerinin sonsuz hakkı var. Üstelik cumhurbaşkanın tekrar seçilme garantisi de yoktur.Bu madde, müthiş bir otokontrol sistemini bünyesinde barındırıp, keyfiliği ortadan kaldırmaktadır.Bu yüzden, birlikte seçime gitme kararı Cumhurbaşkanı tarafından ancak çok ciddi durumlarda tıkanmayı aşabilmek adına alınabilecek bir karardır.
DÖRDÜNCÜSÜ ise yargının siyasallaşması iddiasıydı. Dünya ülkelerinin uygulamaları incelendiğinde, çok farklı uygulamaların olduğu görülse de demokrasinin örnek alındığı ülkeler olan Amerika ve Avrupa'ya bakıldığında Anayasa ve HSYK üyelerinin seçiminde cumhurbaşkanı ve meclisin ağırlıklı olduğu görülür. (Dünyada ve Türkiyede Anayasa Mahkemesi ve HSYK Üyeleri Nasıl seçilir sorusunun cevabı,www.uzmanportal.com. sayfasından ayrıntılı olarak öğrenilebilir.) Bu ülkelerin çoğundan daha demokratik olan bir seçim,neden yargı bağımsızlığını gölgelesin? Hakim ve savcılarımızın kendini seçenlere bağlı kalacağını, onların emir eri gibi davranacağını düşünmek, bunu dillendirmek; kendi insanımıza güvenmemektir, onları aşağılamaktır. Ki bu tavır, asla doğru değildir.
Halk oylaması, ülkücülerin bir bölümü tarafından MHP'nin liderlik mücadelesinin arenası olarak değerlendirildi. Devlet Bahçeli'nin parti başkanlığından indirilmesinin yegane yolu olarak görüldü. Üstelik bir bölümü de (kendilerine haksızlık yaptığını düşündüğü) AKPARTİ'li kadroların ardına düşmekle, iktidara stepne olmakla suçladı gönül verdiği siyasi hareketi.Sosyal demokratların derdi de yine Recep Tayyip Erdoğan'dı..''Eğer HAYIR çıkarsa liderliği tehlikeye girer, hükümetin meşruiyeti tartışılır hale gelir. ''düşüncesiyle sayın Cumhurbaşkanının kişiliği üzerinden kampanya yürütüldü.
Ama bazılarının hırsları, akıllarının o kadar önüne geçmiş ki Recep Tayyip Erdoğan'dan kurtulmanın yolunun halk oylamasında EVET demekten geçtiğini bile düşünemiyorlar. (Farkında değiller; amaEVET çıktığında çok kızdıkları cumhurbaşkanından mahkeme önünde hesap sorma hakları da olacak.) Eğer halk oylamasından HAYIR çıkarsa cumhurbaşkanı,üç yıl daha görevine devam eder. 2019'daki cumhurbaşkanlığı seçiminde tekrar seçilir, bir beş sene daha devam eder. 2024'te tekrar seçilir, hadi diyelim seçilemedi (böyle bir ihtimal yok da) tekrar partisinin başına geçer, yine başbakan olarak görevine devam eder. Son sözümüz de şu olsun: Halk oylamasindan EVET çıkarsa,RecepTayyip Erdoğan'a(halk tekrar seçtiğinde)belki en fazla 13 sene tahammül(!)etmek zorunda kalacaksınız;ama HAYIR çıkarsa ÖMÜR BOYU... KARAR SİZİN !!
Ağzına, kalemine sağlık hocam.
Hocam, konunun tam bir özetini çıkarmışsınız. Tebrik ediyorum ve aynen imzamı atıyorum. EVET . Finale yakışır yazı olmuş.