Geçtiğimiz hafta Sakarya Üniversitesi öğretim görevlisi Prof.Dr.Ebubekir Sofuoğlu'nun ''Tüm üniversiteler fuhuş yuvasına döndü'' dedi mi demedi mi tartışmasıyla geçti.
Oysa konuşmayı tarafsız bir şekilde izleyenler gördü ki Ebubekir Hoca orada tüm üniversitelerden değil, üniversite etrafında kurulan mahallelerdeki evler ve apartlardan bahsediyor. İyi niyetli ve gerçeğin peşinde olanlar sadece hocanın ''Sizi götüreyim komşularla ve emlakçılarla görüştüreyim'' sözünden bile kastedilenin ''Tüm üniversiteler değil üniversite çevresindeki evler, apartlar olduğunu anladı. Öyle ya üniversitelerin komşusu ya da emlakçısı olmadığına göre....
Ama maksadı üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek olanlar ''Üniversite çevresindeki ev ve apartlar fuhuş yuvasına döndü'' cümlesini''Üniversiteler fuhuş yuvasına döndü'' diye lanse edince ortalık karıştı. Malum çevre tüm kanalları, gazete ve internet siteleri ile saldırıya geçti. Hadi onları geçtik bizim mahalle de işin doğrusu ne derdine düşmeden onların peşine takılıverdi.
Haberi ilk yayımlayan kim? ODA TV... Yalan-iftira ve algı ustası nam-ı diğer ''Karanlık oda'' yani... İnsan bu ismi duyunca şöyle bir irkilmez mi? ''Acaba demez mi? Bu karanlık odaların iftira ve çarpıtmaları o kadar çok ki hepsini yazmaya kalksak sayfalar almaz..
Yakın zamanda bütçe görüşmelerinde Mevlüt Çavuşoğlu ''Seçimde halk size iktidarı vermeyecek'' sözünü ''Seçilince size iktidarı vermeyeceğiz''e çevirmediler mi?
Cumhurbaşkanımızın İstanbul Belediye Başkanlığına aday olduğu zamanlarda bir bayanın partiye bağış yaptığı yüzüğü gösterdiği halde ''Bütün malvarlığım bu yüzüktür'' dediğini iddia etmediler mi?
Aşağılık bir müptezelin yaptığı çirkinlik için Aile Bakanımızın "Buna bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz'' cümlesini ''Bir kereden bir şey olmaz'' dedi diye tüm Müslümanları ahlaksız ilan etmediler mi?
-Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın küçük yaşta evlenip aile kuranlar için kurduğu ''Küçük yaşta karşılıklı rıza ile evlendiler.'' cümlesini ''Tecavüzcüler çocuğun rızasıyla tecavüz etti'' diye lanse etmediler mi?
Müslümanlar olarak şu ilahi bir emrin muhatabı değil miyiz? ''Fasık size bir bilgi getirdiğinde araştırın!'' Ama bizim mahalle ''Her hıyarım var diyene elinde tuzlukla koşuyor. Bir insanın ne dediğine, maksadına, niyetine bakılmaksızın anında linç ediliyor devletin tepesinden en alttakine varıncaya kadar "Kınama" sırasına diziliveriyorlar!
Ya bir durun,
öğrenin, anlayın, dinleyin..
Ondan sonra "kınıyor musunuz", ne yapacaksanız yapın!
Daha önce ''muhafazakar eziklik'' üzerine iki yazı yazdım, daha da çok yazmak zorunda kalacağımız âşikar maalesef..
Her olayda çok ciddiye aldığımız, ''her söyledikleri veya yazdıkları doğrudur'' diye peşinen kabul ettiğimiz, ne diyecekler diye ağızlarına baktığımız, Sofuoğlu'nun söylemediği bu söz üzerinden bize "ahlaki üstünlük"(!) taslayan bu müptezeller, günlerdir ayyuka çıkan CHP'deki taciz-tecavüz vakaları ile ilgili tek satır haber yaptılar mı? O halde.....
Ebubekir Hoca'nın anlatmak istediklerini ifade edemediği bir Türkçe problemi var mı? Var.. Üslup problemli mi? Evet...''Hepimizin ya da yakınımızın üniversitede okuyan çocukları var. Böylesi hassas bir konuda Ebubekir Hoca genelleme yapamaz, öyle bir üslup kullanamaz. Ciddi bir mesele hırçın, amacını aşan, yanlış ve sokak ağzına yakın çirkin cümlelerle konuşulmaz.'' derseniz kabulümüzdür, eyvallah..
Ebubekir Hoca bilmeli ki hepimiz aynı hassasiyeti taşıyoruz, aynı meseleye canımız sıkılıyor, gençler hakkında benzer kaygılar taşıyoruz. Ondan beklediğimiz, ona yakışan cümleler şöyle olmalıydı:
''Öğrenci evlerinde nikahsız ilişkiler normalleşti, aile kurumu marjinal kabul edilir hale geldi, hatta az sayıda da olsa bazı öğrenciler ailesinden uzaklaşıp üniversiteyi kazandığı şehirde para karşılığı bu tip ilişkiler yaşıyor. Sayıları az da olsa bu yanlışlıkları görmezden gelemeyiz, yok sayamayız. Bugün %1 olan, eğer gözlerimizi kapatır, kulaklarımızı tıkar, her şey yolunda imiş gibi davranırsak bu oran zamanla %91 olur.''
Ama sırf üslubu hatalı, Türkçesi yeterli değil diye onun darağacında sallandırılmasına gönlümüz razı olmayacağı gibi izin de vermeyiz.
Çuvaldızı başkasına batıralım; ama iğneyi kendimize batırmaktan da imtina etmemeli, şu gerçeği de kabul etmeliyiz: Bizim mahallede el üstünde tutulan, meşhur hocalarımızın ve yazarlarımızın hepsinde değil; ama bir kısmında hakkaten üslup sorunu var. Bu, çok bilmişlikten dolayı oluşan özgüven patlaması mı, el üstünde tutulmaktan oluşan kibir mi, şöhret olmanın getirdiği kapristen mi bilmiyorum; ama var.
Oysa bir derdimiz varsa, yaptığımız iş bir tebliğ hizmeti ise,
emri maruf nehyi münker yapıyorsak, adabına uygun yapmalıyız. Aksi takdırde çok kez olduğu gibi haklıyken haksız duruma düşmekten kaçamıyoruz. Kaçamadığımız gibi tüm inananları da töhmet altında bırakmanın vebalini de üstleniyoruz.
İşin bir başka ilginç ve tehlikeli tarafına dikkat çekmezsek olmaz. Kamuoyu baskısıyla oluşan linç havası öyle boyuta geldi ki inandığı, doğru bildiği meselelerde bizim gibi sıradan insanları geçtik, alanında uzman ilim adamları bile konuşmaya çekinir hale geldi.
-Faiz haram!
-Vay bu devirde faiz olmadan olur mu, maaşını bankadan almıyor musun?
-İçki ve şans oyunları haram!
-Ne demek haram, sen maaşını bu oyunların vergileriyle alıyorsun.
-Çıplaklık normalleştiriliyor..
-Ahlaksız aklın fikrin kadınlarda. Senin niyetin kötü.
-Gayri meşru ilişkiler bir toplum için felakettir!
-Hangi çağda yaşıyorsun,''Yaşam tarzımıza''karışamazsın..vs vs
Bu tepkileri mâlum kesim için ''normaldir'' deyip geçiyoruz da bizim mahallenin sayıları hiç de azımsanmayacak kadar çok olan, ''Her doğru her yerde söylenmez' hikmetini '' Sus, hiçbir zaman konuşma, hiçbir zaman hakkını arama, haksıza, arsıza, ahlaksıza söz söyleme'' faşizmine çevirenleri nasıl yorumlayacağız, nereye koyacağız?
İlim adamları, derdi olanlar; küfür ehlinin, çağdaş yobazların tepkisini çekecek diye ilmi meseleleri, inandıkları doğruları dile getiremeyecekler mi?
Bu tepkiler kıyamete kadar bitmeyeceğine göre kıyamete kadar susacaklar mı?
Korkarım öyle olacak; çünkü ''Susmayanlar''ın başına neler geldiğine hepimiz şahit olduk:
GATA Başhekim Yardımcısı Dr. Ali Edizer görevden alındı
Cumhurbaşkanı Danışmanı Adnan Tanrıverdi-İhsan Şenocak Hoca istifa etti.
Ebubekir Sifil-Nureddin Yıldız sessizliğe mahkum edildi.
Ve son kurban da Prof.Dr.Ebubekir Sofuoğlu,..
Büyük ihtimal o da istifa ettirilecek, etmezse görevden alınacak..
Kendimiz çalıp kendimiz oynadığımıza göre sorumuzu soralım, cevabını da verelim: ''Sarı öküzler bitince meydan, ''peki efendimcilere, siz daha iyi bilirsiniz, elbet vardır bi hikmeti, bana neci'lere kaldığında ne olacak?
Herhalde ''Her şey çok daha güzel olmayacak!''
Yorum yapan tüm dostlarımıza teşekkür ediyorum.. Sizlerin teşvik ve dualarınızla sizin duygu ve düşüncelerine aklımız erdiği,filimiz döndüğünce tercüman olmaya gayret edeceğiz ALLAH'ın izniyle..Selam ve muhabbetlerimle
Kendi insanımızın hatalarına hiç tahammülmüz yok, tek hatada onları hemen çizmeyi marifet görüuoruz. Karşı tarafın hezeyanlarına gelince hoşgörü abidesi kesiliyoruz. Ne acı bir durum. Hislerimize tercüman olan bir yazı. Kalemine sağlık kıymetli hocam.
Hocam kalemine sağlık. Öz eleştiri mutlaka yapılmalı.
Dost acı söyler. Ancak doğru söyler.
Yazarımızı cesur ve lafı dolandırmadan dümdüz yazdığı yazısından dolayı tebrik ediyorum. "İşte bütün mesele budur" diyesi geliyor insanın.
Tespit gibi tespit
Tebrikler güzel bir öz eleştiri olmuş hocam.
Üstad döktürmüşsün gene. ayıkır belki bizim mahallenin safları.
İnşaallah ustadım, temennimiz o yönde..