İslam coğrafyasında yaşanan farklı bir felakete gözlerimizi açıyoruz. Camilerde, pazar yerlerinde masum insanları,kendisiyle birlikte patlatan canlı bombalar. Evinde, okulunda, hastanesinde, pazar yerinde, iş yerinde, sokakta üzerine bomba yağan insanlar. Dünya arenasında devlerinin güç gösterilerine kurban giden Müslümanlar.İnsanlığın baş belası, ortaya çıkan bütün kötülüklerin, çekilen bütün çilelerin, yaşanan bütün acıların müsebbibi olan aynı ülkelerden ‘’kurtarılmayı’’ beklemenin çaresizliği, küçülmenin izah edilemez utancı. Katilden, merhamet beklemenin garip çelişkisi, tutarsızlığı.
Sürekli televizyonlarda gördüğümüz, gazetelerde okuduğumuz için sıradan(!)olaylar gibi gelmeye başlayan yürek yaraları. Dünya’nın sessizliği… Parçalanmış, birbirine düşmüş, iktidar hırsının, mezhep hastalığının sarmalında boğulmuş Müslüman iktidarlar ve onların,olan biteni çaresizce, gözyaşı dökerek, dua ederek izleyen mü’min tebaları..
Tam da gözümüzü, gönlümüzü, asıl önemlisi vicdanımızı alıştırmışken(uyuşturmuşken),en duyarsız vicdanları bile sızlatan görüntüler düşer ekranlara: Yerlere yığılmış kadınlar, erkekler, çocuklar, gençler, yaşlılar… Nefes almakta zorluk çeken, ne olduğunu anlayamamanın şaşkınlığıyla boş gözlerle,anlamsızca boşluğa bakan masum çocuklar... Onları, korku dolu gözleri, tedirginlik ve telaş yüklü hareketleriyle hortumla yıkamaya çalışan anne-babalar... Ne olduğunu anlamaya çalışırken, ekranların alt tarafından kırmızı şeritler halinde KİMYASAL SALDIRI olabileceği haberi geçmeye başlıyor. Tedirginliğimiz bir kat daha artıyor. ’’İnsan, böylesine alçalamaz, bu kötülüğü hiçbir günahı olmayan çocuklara yapamaz.’’ diye söylenip duruyoruz korkularımızda haklı olduğumuzu bile bile.
Yaralıların bir kısmı Türkiye’ye getiriliyor. İncelemeler yapıldıktan sonra yetkililer şöyle bir açıklama yapıyor: " SARİN GAZI kullanılmış. Bu GAZIN RENGİ VE KOKUSU YOK. Bu gaza maruz kalındığını anlamak çok zor. Havadan biraz ağır olduğu için yere çöken bir gaz. Ciltten de emiliyor; ama asıl hedefi sinir sistemi ve salgı bezleri. Sinir sistemini felce uğratıyor. Bunu solursak akciğerlerinden kana karışıyor, diğer organlara da gidiyor. Özellikle kasları kontrol eden sinirleri felç ediyor. Kişi,sarin gazına maruz kaldığında öncelikle salgı bezleri aşırı salgı üretmeye başlar. Göz yaşarması, ağızda aşırı tükürük salgılanması ve burun akıntısı görülür. Ardından dışkılama, idrar kaçırma ve kusma görülebilir. Daha sonra sinir sistemi etkilendiğinden kasılmalar başlar. Bu kasılmalar kontrol edilemez ve vücudun tüm kaslarını etkileyebilir. Özellikle solunum kasları etkilendiğinde boğulma gerçekleşir. "DAKİKALAR İÇERİSİNDE ÖLDÜRÜR.
Yaralanıyoruz bir kez daha daha derinden. Yüreklerimiz, bir kez daha dağlanıyor ve dua etmekten başka bir çaremizin olmadığını bir kez daha anlamanın çaresizliğiyle,içimize gömülüyoruz. Üzülüyoruz, kahroluyoruz; ama sosyal medyada Suriyeliler hakkındaki yorumları, paylaşımları okuduğumuzda yüreğimiz sızlamakla kalamıyor, yaralardan kan sızmaya başlıyor.
Her gün bombalanan camiler, evler, pazar yerleri, alış veriş merkezleri, taş taş üstünde kalmamış sokak araları, patlayan su boruları,her sokak arası küçük su birikintileri,kopan elektrik telleri. Susuzluk, gidermek için kuru ekmek bile bulunamayıp kedilerle giderilmeye çalışılan açlık, yokluk, yoksulluk. Yaralılar, ölenler, çırpınan çocuk bedenleri… Boş, anlamsız bakan gözler, nefessiz kalıp oracığa yığılan yaşlılar… Kaçırılan kadınlar, namusunu kirlettirmemek için intiharı seçen gencecik kızlar, onlara sahip çıkamadığı için çaresiz utançlarıyla baş başa kalmış erkekler... Ve sonunda kimyasal gazlarla zehirlenen çocuklar, onları kurtarmak için ne yapacağını bilemeyen, korku ve telaş içinde can parelerine hortumlarla su sıkmaya çalışan anneler-babalar…
Hiçbir şey ama hiçbir şey hırçınlaşmış, katılaşmış, merhamet duyguları körelmiş kalpleri yumuşatmaya yetmiyor maalesef. Bunca yaşananlara rağmen hâlâ:'' Ben işsizim, o neden iş buluyor ? Benim çocuk üniversiteye giremiyor; onlar neden sınavsız giriyor? Ben alın terimle çalışıyorum; onlar devletten bedava maaş alıyor. Ben kira ödüyorum bin bir zorlukla, onların kiralarını neden devlet ödüyor?’’ gibi aslı astarı olmayan serzenişler. Kadrolu dilencilerimiz bile şikayetçi: Eskiden bize yardım ederdi insanlar, şimdi onlar da devletimiz de Suriyelilere yardım ediyor vs vs ... Bir sürü iler tutar yanı olmayan dedikodular…Utanıyorum; ama bu kelime bile kifayet etmiyor hislerimi anlatmaya.
Oysa onlar senin kardeşin, onlar senin komşun. HATIRLA! Sen: “Şarktaki bir mü’minin ayağına diken batsa, garbdaki mü’min bu acıyı hissetmezse, kamil manada iman etmiş sayılmaz.’’ diyen bir peygamberin(SAV)ümmetindensin. UNUTMA!"Cibril, bana komşu hakkını o kadar çok tavsiye etti ki neredeyse komşuyu, komşuya vâris kılacak zannettim." diyen bir rehberin var senin. Sen, ambargoya, işkenceye dayanamayıp Mekke’den Medine’ye göç etmek zorunda kalan kardeşlerine evini, köyünü sonuna kadar açan, elinde avucunda ne varsa kardeşleriyle bölüşen Medineli ensarın dinindensin. Onlar sensin; sen de onlarsın. Bu kadar duyarsızlık, bananecilik, bencillik olur mu? Akla ziyan düşünceler, sözler. Anlamak mümkün değil. Delirmemek işten değil.
Böyle durumlarda tedirginlikle, korkuyla ve bir güvercin ürperişiyle beynimde, damarlarımda , ilahi emir dolaşır durur:'' İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi de helak eder misin Allah'ım!!!''
Metim bey kardeşim, kalemine, yüreğine sağlık.
Allah(c.c.) razı olsun hocam, uyarı/yorum mevcut durum biçiminde hainleri tesbiti, uyuyanları diriltmeye yönelik ahsen duygularımızı tetikleyici makale olmuş. Devamını bekleriz.
Ağzına ve kalemine sağlık hocam
Orada su hortumuyla sarin gazının verdiği ızdırabı dindirmeye çalışan çaresiz kardeşlerimiz var , bir tarafta onların acı , kan ve gözyaşı üzerinden ikbal peşinde olan emperyalist, kapitalist vicdansızlar, bir başka tarafta tüm bunları film izler gibi izleyen, belki dua ve Rabbimize havale etmekten öte geçemeyen vicdanı sızlayan milyonlarca insan. Bizim acımızı ve sorumluluklarımızı hangi ilaç ihya eder bilmem. Rabbim herkesin mustehakını versin. Vesselam.