1993, siyasi tarihimizin belki de en karanlık yılı idi. Suikastlar, ihmaller, ölümler, fail-i meçhuller ardı ardına geldi.
Turgut Özal, öldürüldü.
33 Mehmetçik PKK'lılar tarafından alçakça şehit edildi
Adnan Kahveci ''şüpheli'' biz kaza ile öldü.
Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın gibi PKK'yı çözmeye kararlı askerler şehit edildi.
Jandarma Binbaşı Cem Ersever öldürüldü.
Sivas katliamı,
Başbağlar katliamı...
Hepsi aynı yıl içinde gerçekleşti.
Terörün arka planını yazacağını söyleyen Gazeteci Uğur Mumcu da bu felaket yılında öldürülenler arasındaydı.(24 Ocak) Medya ve malum çevreler için ''Olağan şüpheliler'' belliydi: Şeriatçiler!
Oysa genel yayın yönetmeninin “Terör örgütü propagandası yapmak” kapsamında tutuklanması sonrasında yönetimi-şu an firari olan- Can Dündar'ın devraldığı ''Özgür Gündem'' isimli gazete için Uğur Mumcu şu cümleleri kurar:
“Kürt milliyetçiliğinin yayın organı “Özgür Gündem” gazetesinde bana ve İlhan Selçuk’a karşı saldırılar sürüyor.
Uğur Mumcu’nun eşine ve İlhan Selçuk’a söylediği şu sözler çevresi tarafından da bilinir:
“Gürdal, galiba bunlar beni öldürecek.”
“İlhan Ağabey, bunlar bizi öldürecek.”
Onun dünya görüşünü benimseyip yolundan gidenler her zamanki -artık ezberlediğimiz- klişe cümlelerle andı onu ölüm yıldönümünde.
"Vurulduk ey halkım unutma bizi"
ya da
"Ucuz can pazarıydı
Kalemim düştü kana,
Uğurlar olsun" şarkı sözleriyle..
Türkiye’de solun gazeteci profili zaman içinde çok değişti. Kalite ara ki bulasın; çünkü ''okuma-araştırma-ilim namusu" gitti yerine "klişe sloganlar-menfaat"e dayalı gazetecilik (!) geldi.
Eskiden Uğur Mumcu’nun cesaretli, araştırmacı, bağımsız gazeteciliği vardı.
O, sıkı Atatürkçü olmasına ve devrimlere gönülden bağlı olmasına rağmen:
“Türk vatandaşı; İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemeleri usulü yasasına göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir” diyerek inkılapları eleştirebiliyordu.
Günümüzdekilerin yakın tarih ve Mustafa Kemal'e dair bilgileri ''Atatürk'ün elindeki kılıçla tarihi keserek Osmanlı İmparatorluğunu bitirip çağdaş, laik Türkiye Cumhuriyeti'ni başlattığı'' şeklindedir. Ne eksik ne fazla. Çoğu Nutuk'u bile okumamışlardır. Okumadıkları için bilmiyorlar. Bilmedikleri için de ilmî tartışmalara giremiyorlar. Dolayısıyla yakın tarihe getirilen en küçük bir eleştiriyi belgeleriyle çürütmek yerine, muhatabını "Atatürk düşmanı" diyerek susturma kolaylığına kaçıveriyorlar.
O, "devrimci" geleneğe sahip olduğu halde DEV-SOL, PKK gibi terör örgütlerini BATI'nın desteklediğini biliyor ve terörün kimden gelirse gelsin her türüne karşı çıkıyordu.
''Sağdan ya da soldan fark etmez-terörün bir tanesinden yarar ummak ya da bir tanesine hoşgörüyle bakmak ya da bu olayları suskunlukla geçirmek bir insanlık suçudur." diyebiliyordu.
Şu sözler de ona aitti:
''Ermeni ve Kürt terörizmi, iki kanlı örgütü, PKK ve ASALA'yı bir araya getirmişken, bir Türk aydınının, Türk devrimcinin görevi, bu terörü destekleyen, dolaylı ya da dolaysız biçimde bu örgütlere arka çıkan bütün kişi ve kuruluşlara karşı açık savaşa girmektir. Bu hem insanlık hem de yurttaşlık görevidir.
(Orly Katliamı Davası, Asala ve Pkk - Uğur Mumcu - Cumhuriyet - 22 Şubat 1985)
Günümüzün solcuları ise üç- beş oy, vekil ya da belediye başkanlığı için PKK'nın temsilcileri ile "açıktan işbirliği " yapmakta, devletin savcısını makamında şehit eden aşırı sol terör örgütlerine her fırsatta "güzellemeler" düzmekte herhangi bir mahzur görmüyorlar.
O, bu toprakların insanıydı. Emperyalist BATI'ya asla güvenmez, onların terör örgütlerini destekleyerek bu ülkenin gelişmesine engel olduğunu düşünürdü.
Günümüzdekiler ise onların borazanlığını yapmaktan zerre çekinmiyor. Onlardan aldıkları para ve lojistik destekle bu ülke insanının değerleri, güzellikleri, her alandaki gelişmişlikleri adına ne varsa baltalamak için ellerinden geleni artlarına koymuyor, âdeta emperyalist Batı'nın içimizdeki "Truva Atı" görevini görüyorlar.
Bir zamanlar sol adına sahada UĞUR MUMCULAR, ABDİ İPEKÇİLER vardı;
Şimdi ise Özlem Gürses, Mehveş Mengü, Pelin Batu, Can Ataklı gibiler...
Faili malûm, ama meçhul (! ) cinayetlerden temcid pilavı gibi ısıtıp ısıtıp rant sağlayan çevreler, her fırsatta inançlı insanları sorumlu tutup ,baskı altına almak ve sindirmek için masum olduklarını bildikleri halde bu yalanı utanmadan haykırdılar. Şimdikiler de o günlerin hasretini çekiyor. Vesselam.
Çok teşekkür ederiz ÜSTAD yüreğinin zerafeti kalemine, kaleminin güzelliği ve letafeti çümlelerine, gönlünün döktürdükleri kalplere ve beyinlere işlemiş.
Eyvallah ustadım,bu güzel cümleleri sizden duymak bizim için onurdur.Selam ve muhabbetlerimle...
Haklısın Cemal Abi, aslında yazacak çok örnek,söz var da yazı çok uzun olursa okuyucuyu yoruyor,okumak istemiyor (şahsen ben de öyleyim, Yıldıray Oğur'u beğenmeme rağmen yazıları araştırma ve belgelere dayalı olduğu için çok uzun oluyor , okuyamıyorum.Bu yüzden mümkün olduğunca kısa tutmaya çalışıyorum.Selam ve muhabbetlerimle
Metin hocam kalemine sağlık. Ancak biraz eksik olmuş. Bu yazıda Erdal İnönü nün( o zaman başkakan yrd) failleri bulmak namus borcudur diyep sıra sonra siyaseti bırakmasından ve en yakın arkadaşı Emin Çölaşan dan bahsetmen iyi olurdu. Onbir yaşından beri arkadaşı olan Emin Çölaşan’a beni öldürecekler dedi halde o merak edip hiç sormamış kim öldürecek diye. Çölaşan tv lerde böyle söylüyordu. Nasıl arkadaşlık. İlgi ç gelmiyormu?