Birkaç gündür dünya gündemini meşgul eden hadiselerin başında ABD’nin Suriye’ye saldırı planı gelmektedir. Ve nihayet dün gece bu saldırı gerçekleşti. Muhtemelen bunun arkası belli aralıklarla gelecektir. “Ne kadar aralıklarla” şeklindeki bir soruya, “kendisini unutturmayacak kadar”, cevabı verilebilir. Saldırı planının öne sürülen gerekçesi ise Esed’in Suriye halkına karşı Duma’da kimyasal silah kullanmasıdır.
Ak Parti de bunu böyle görmüş olmalı ki, Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, “Biz bu saldırıyı kimyasal silahlara dönük bir yaptırım şeklinde görüyoruz ve öyle değerlendiriyoruz”, şeklinde bir açıklama yaptı. Eğer Ak Parti, bu açıklamayı siyasal sorumluluk gereği kafasındaki başka planlar nedeniyle yaptıysa, sorun yok. Fakat, şayet bunu cidden inanarak söylüyor ve politikasını da buna göre dizayn etmeyi düşünüyorsa, tarihinin en büyük hatalarından birini yapıyor demektir. Bizden söylemesi.
ABD’ye bu konuda yardım eden ülkeler de belli oldu: İngiltere ve Fransa. Yani, Ortadoğu ve Suriye bölgesinde emelleri hiçbir zaman bitmeyecek olan iki emperyalist ülke. Ne Fransa’nın, ne de İngiliz emperyalizminin Ortadoğu’dan vazgeçme ihtimali vardır. Böyle bir olasılık sıfırdır.
Şunu her zaman söylüyoruz. Ortadoğu’da meydana gelen hadiselerin arka planında mutlaka bir İngiliz aklı vardır. İngiltere, ikinci dünya savaşından sonra bölgenin jandarmalığını ABD’ye bırakmış, kendisini perde arkasına çekmiştir. ABD, burada İngiliz menfaatlerini korumak için de görevlendirilmiştir. Çünkü, dünyayı yöneten güç temerküzünün asıl aktörlerinin önemli bir kesimi Büyük Britanya’nın sahibidir.
Tam yedi yıldır devam eden iç savaşta yüz binlerce insan hayatını kaybetmiş, milyonlarcası yaralanmış, milyonlarca insan mülteci durumuna düşmüş, defalarca kimyasal silah kullanılmıştır. Şimdiye kadar üç maymunları oynamış bu üç emperyalist ülkenin birden bire kimyasal silah kullandığı gerekçesiyle Suriye rejimine saldırma konusunda anlaşmış olması hayra alamet değildir. Çünkü, Suriye iç savaşının başladığı tarihlerden bu yana Esed, Halep şehri dahil, zaten Suriye’nin birçok bölgesinde defalarca kimyasal silah kullanmıştır. Bütün bunlara göz yuman ABD ve müttefikleri şimdi neden savaş kelimesini telaffuz ediyor olabilirler? Üstelik, daha kısa bir zaman önce Donald Trump Suriye’deki askerleri geri çekeceğini söylemişken, Duma’daki kimyasal saldırının dünyanın dört bir yanında manşetlere taşınarak dünya kamuoyunun hazırlanması ve arkasından Suriye’de savaş tamtamlarının çalması, makul bir durum mudur? ABD’nin celallenmesinin arkasında yatan sebepler neler olabilir?
Bu konuda birkaç madde sıralamak mümkün. O maddeleri sıraladıktan sonra bana göre en önemli olan ve gözden kaçan maddeyi en sona bırakacağım. Çünkü bu madde doğrudan Türkiye’yi ilgilendirmektedir.
- Suriye ile ilgili olarak (aslında diğer tüm konularla ilgili olarak) ABD, Fransa ve İngiltere’nin ittifak ettiği bir konuda Türkiye’nin zerre kadar bir menfaati olmayacağı gibi, arka plan dikkate alındığında mutlaka zararı olacaktır.
- Türkiye’nin başlatarak sonuca ulaştırdığı Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla ABD’nin bütün planları bozuldu. ABD ve müttefikleri şimdiye kadar belirledikleri yol haritalarını çöpe attılar. Artık başka planlar peşinde koştukları muhakkaktır. O planların bir uzantısı olarak böyle bir saldırıyı düşündüklerini anlamak zor değildir.
- ABD, Afganistan da dahil olmak üzere dış işlerinde büyük yenilgiler yaşamaktadır. Suriye’de ise terör örgütünden ABD Kolordusu kurmak ve sırtını bu terör ordusuna dayamak suretiyle bütün inisiyatifi elinden kaçırmıştır. Çünkü kurduğu kolordu Türkiye karşısında darmadağın olmuştur. Şimdi bu hezimetleri silmeye ve durumunu toparlamaya çalışmaktadır. Bunun yolunun da Esed’i vurmaktan geçtiğini düşünmektedir. Üstelik bu durum Türkiye’nin de arzuladığı bir durumdur.
Ancak, Esed vurulacak diye ABD’ye destek vermek, elinden kaçırdığı inisiyatifi tekrar ona vermek anlamına gelecektir. ABD ve müttefiklerinin, Türkiye’nin hemen dibinde bir terör devleti, yani ikinci İsrail kurmak istediklerini hiçbir tartışmaya mahal bırakmayacak açıklıkta bildiğimize göre, bu ülkelere verilecek inisiyatif, Suriye’nin kuzeyinde terör devletine asla izin vermeme iddiamızı geçersiz kılacaktır. Bu nedenle Türkiye, Suriye’de ABD’nin yıkılan karizmasını düzeltecek hiçbir faaliyete destek vermemelidir. Esed’in gidişi ABD’nin isteğiyle değil, Türkiye’nin isteğiyle gerçekleşmeli, buna yönelik politikalar belirlenmelidir. Bu politikalar çerçevesinde Rusya ve İran’la görüşülerek sonuca gitmek kaçınılmazdır.
- ABD, Suriye’deki tüm etkinliğini Türkiye ve Rusya’ya kaptırmıştır. Türkiye’nin Suriye’de kazandığı başarıların müsebbibi olarak Rusya’yı görmektedir. Türkiye’nin, bu süreçte Rusya’nın desteğini aldığı muhakkaktır. Bu nedenle Rusya’yı Suriye’de oyunun dışına itmek istemektedir. Başta İngiltere olmak üzere, casusluk gibi kimi gerekçelerle AB ülkelerinin Rusya ile kanlı bıçaklı olma sebeplerinden biri de budur. Bunun için ABD, Rusya’nın kendisine ve müttefiklerine karşı direncini test etmektedir. ABD ve müttefikleri, Suriye’nin vurulması karşısında Rusya’nın neler yapabileceğini veya yapamayacağını görmek istemektedirler. Duruma göre Suriye politikalarını yeni baştan belirleyeceklerdir. Bu durumun ise, ilgili ülkelerin az önce söylediğimiz hedefleri yüzünden Türkiye’nin aleyhine olacağını tahmin etmek güç değildir.
- ABD yönetimi, Suriye’de ülkenin aktör olmaktan çıktığı, artık ciddiye bile alınmadığı, Suriye’yi kaybettiği, sıradan bir ülke haline getirdiği gibi gerekçelerle yoğun eleştirilere muhatap olmaktadır. “Türkiye, Rusya ve İran Suriye’nin geleceği ile ilgili görüşmeler yaparken, ABD Suriye’nin neresinde?” sorusu, artık ABD yönetimini bunaltmış durumdadır. Dolayısıyla iç siyasette de hem bu ve benzeri sorularla hem de Trump’la ilgili iddialarla sıkışmış olan ABD yönetimi, bu sıkışmışlıktan kurtulmak istemektedir.
- Gelelim meselenin Türkiye ile ilgili asıl önemli dediğimiz maddesine… ABD, İngiltere ve Fransa’yı da yanına alarak Suriye’yi vurmak ve böylece Türkiye, Rusya ve İran karşısında kaybetmiş olduğu üstünlüğü tekrar ele almak istemektedir. Bunun sonucunda ise Suriye’de fiilen savaşmış, başkent Şam’ı bombalamış ve Esed’i devirmiş biri olarak Suriye’nin tek hâkimi olduğunu ilan etmeyi düşünmektedir. Böylece o, hem itibarını kazanacaktır, hem de Suriye’de baş aktörlüğe tekrar yükselecektir.
Türkiye için asıl tehlike bundan sonra başlayacaktır. Suriye’de savaşmış, Esed’i devirmiş ve mutlak galip gelmiş bir taraf, hatta baş aktör olarak konuyu Birleşmiş Milletlere taşıyacak; tıpkı Irak’taki gibi kuzeyde bir hat çizmek ve Türkiye’nin Irak sınırına kadar gideceği koridorun önünü kesmek isteyecektir. Fırat’ın batısını Türkiye’ye kaptıran ve terör devletini buralarda kuramayacağını anlayan ABD, Fırat’ın doğusunu kurtarmaya çalışmakta ve bunu da Esed’e karşı gireceği bir savaş oyunuyla Birleşmiş Milletlere taşıyarak yapmak istemektedir. ABD’nin bu tuzağına düşmemek gerekmektedir.
Esed mutlaka gitmelidir. Ancak bu, Türkiye istediği için ve Türkiye’nin hamlesiyle gerçekleşmelidir.
Konu hassas ve Türkiye'nin tutumu ve açıklamaları oldukça önem arz ediyor. Hal böyleyken biraz daha dikkatli bir söylem geliştirmek gerektiği ortadadır.
Türkiye ne tarafta duracağını çok iyi düşünmeli. Emperyalistlerle aynı tarafta durursa hiç de iyi olmaz. Son dönemdeki söylemlerden geri dönmek olur.
Türkiye feto.destekcisi pyd.pkk.destekcisi Amerika'nın yaninda yer alamaz.alirsa kendini inkar etmiş olur bunu millete anlatamaz ve hükümetin açıkça ve net söylemek gerekirse sonu olur.disisleri bak. Bu konuda yeni bir açıklama yapmalıdır ivedilikle.
Teşekkürler Seyfullah Hocam düşüncelerinize katılıyorum Hem Fırat Kalkanı Hem Afrin Harekatıyla amerikanın prestijlini yerle bir etmişken kazanımlarımızı batının seytani planlarıyla heba edilmesine asla fırsat verilmemeli. bunlarda oyun bitmez asla vazgeçmezler. biz Türkiye olarak her an bunun bilincinde Teyakkuzda olmak zorundayız aksi felaket olur Saygılarımla
ABD-İNGİLTERE-FRANSA üçlü emperyalist kardeşlerin KİMYASAL SALDIRI gerekçesiyle başlattıkları savaşın perde arkası ve niyetlerini anlayabilmek için işin uzmanından güzel ve yerinde tespitler ve izlenecek yol hakkında güzel bir yazı..Kıymetli hocam,sağolasın
Uluslararası emperyalist zihniyeti hiç bir zaman unutmamamız gerektiğini hatırlatmak adına güzel bir yorum. Aynı zamanda yetkili kişi ve kuruluşlara da dostça uyarı olmuş. Teşekkürler ediyorum değerli hocam.