Amerika ile Türkiye arasında yaşanan vize krizi, Barzani’nin yarattığı referandum krizinin de önüne geçmiştir. ABD ile aramızda yaşanan bu kriz, iki ülke ilişkilerinin tarihinde yaşanan en büyük kriz olarak göze çarpmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarının ABD’ye sokulmaması hali, savaş dönemlerinde bile zor rastlanacak türden bir uygulamadır. Bu, bir ülkenin karşı ülkeye doğrudan zarar verme niyetine yönelik bir hamledir.Bu uygulama, tam anlamıyla köşeye sıkışan bir devletin uygulayacağı son hamledir. Bunun bir tık ötesi, toplu tüfekli savaştır.
Anlaşılan o ki, ABD cinnet hali geçirmektedir. İyi ama, bunun sebebi nedir? Başkonsolosluklarında çalışan ve diplomatik statüsü de bulunmayan bir T.C. vatandaşının yasadışı işlere bulaştığı gerekçesiyle tutuklanması mıdır? Böyle bir durumda, sormak ve öğrenmek isterim; mesela bu çalışan kişiadi bir suçtan, örneğin tecavüzden ya da gasptan dolayı tutuklansa idi, ABD yine aynı tepkiyi verir miydi?!
Hiç kimse bu sorunun cevabını bilmeyecek kadar saf değil. Öyleyse, ABD’yi cinnet geçirecek hale getiren bu olayın altında başka şeyler aramak lazımdır.
Çok açıktır ki, ABD, FETÖ terör örgütüyle açık bağlantılarının ortaya çıkmasından endişe etmektedir.Böyle bir durumda stratejik müttefiğine (!) karşı komplo kurma, suikast tertip etme ve ajanları vasıtasıyla ülkeyi işgal etme suçlamasıyla karşı karşıya gelecektir. Delillerin bunu açık seçik ortaya koymasıyla dünyada büyük güven kaybı yaşayacaktır. Amerika’nın, yüzüne güldüğü her ülkenin, “acaba benim için hangi şeytanca planlamalar yapıyor” duygusuyla gard alması, ABD için artıkyolun sonunun göründüğü anlamına gelecektir.Her ne kadar ABD bu konuda şu meşhur Wikileas belgelerinden de sabıkalı ise de, onun Türkiye gibi müttefik bir ülke üzerinde düşünceden çıkıp uygulamaya fiilen koyduğukirli ve üstelik kanlı emellerininortalığa saçılması,bu belgelerden çok daha vahimdir, vahim sonuçlar doğuracaktır.
Nitekim,Türkiye ile ilişkileri bağlamında ABD’nin çoktan böyle bir konuma düştüğüne ve bunun dünyada, bilhassa Ortadoğu’da yansımalarının görüldüğüne şahit olmaktayız. Dünya üzerinde ABD’ye en sadık ülkelerin başında gelen Suudi Arabistan’ın,hava savunma sistemleri vesilesiyle Rusya ile yakınlaşmasını başka nasıl okumak gerekir. Putin bile durumu, hem çok şaşkın hem de çok mutlu bir şekilde şu sözlerle açıklamıştır: "Bir Suudi Arabistan kralı ilk defa ülkemizi ziyaret ediyor ve bu çok önemli bir olay".
Daha önce her şartta Türkiye’nin kafasına vurup ekmeğini elinden alanlar, artık eski Türkiye’yi bulamamanın hayal kırıklıklarını yaşıyorlar. ABD Dışişleri sözcüsü, “hayal kırıklığına uğradık” derken, apaçık bunu kastediyor. Bunun hırçınlığıyla makul düşünemiyor ve sadece Türkiye’yi değil, aynı zamanda bütün dünyayı ahtapot gibi saran ve tarih boyunca gelmiş geçmiş en büyük sömürge örgütü olan FETÖ’nün,ellerinden kayıp gitmesini hazmedemiyorlar. Dünyayı kendisiyle kontrol etmek istedikleri bu örgütün,Türkiye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından hallâc pamuğu gibi atılmasını, darma-duman edilmesini çaresizce acı acı seyretmekten başka bir şey yapamıyorlar. Tam bir psikolojik tıkanmışlık içinde belirsizlik sendromu yaşıyorlar. Bu yüzden de bilinçsizce şuursuzca ve çaresizce, belki tutar diyerek vize krizini çıkarıyorlar.
Nitekim, daha dün Sayın Cumhurbaşkanı Sırbistan’da yaptığı ve Sırbistan Devlet Başkanından tam destek aldığı konuşmasında “FETÖ’yübalkanlardan da atacağız” diyordu. Artık dünyayı kontrol edebilecekleri böylesine geniş çapta bir örgütleri kalmıyor. Ülkeler, devletler yakın gelecekte birer birer avuçlarının içinden kayıp gidecek.Bu yüzden akılları başlarından gidiyor, bu yüzden tepkiseldavranışlarda bulunarak aslında kendi çöküşlerini hızlandırıyorlar.
Türkiye,FETÖ adlı kanlı ajanlık örgütünün ABD’ninbir örgütü olduğunu ve tüm dünya ülkelerinin bu örgüte karşı dikkatli olmaları gerektiğini artık açık açık söylüyor. Amerika, ipliğinin pazara çıktığınıgördükçe korkuyor, korktukça panikataklaşıyor ve hırçınlaşıyor. ABD Dışişlerinin sözcüsü kendisine sorulan,“Türkiye bu tutuklamalar kanalıyla Gülencilerle ABD arasında bir bağ mı kurmaya, ABD’nin onları desteklediğini kanıtlamaya mı çalışıyor?” sorusuna, aslında emin olduğu halde endişeyle, “Türk hükümetinin motivasyonun ne olduğundan tam olarak emin değilim” cevabını veriyor. Ve arkasından,“bir NATO müttefiki ile güvenlik koordinasyonu içinde olmamız son derece önemlidir” diyerek, adeta Türkiye’ye böyle davranmaması için yalvarma pozisyonuna geçiyor. İnsan, “FETÖ’ye darbe yaptırırken unuttuğunuz, PKK-YPG’ye silah dağıtırken göz ardı ettiğiniz NATO müttefiki olduğumuz gerçeği,şimdi mi aklınıza geldi Mrs. Nauert” diye sormaktan kendini alamıyor.
Türkiye vize restine restle karşılık vererek yapılması gereken en müthiş cevabı vermiştir. Onlar,tutuklanan ajanlarının avukatla görüştürülmesini istiyorlar. Bekliyorlar ki, avukatlar aracılığıyla ajanlarına bazı talimatlar versinler; neyi konuşup neleri konuşmayacağını söylesinler. Delillere tam ulaşıncaya kadar bu ajan avukatıyla görüştürülmemelidir. Bu da çok uzun sürmeyecektir. Türkiye onların taleplerini gerçekleştirerek geri adım atmamalıdır.
Vize krizinden mağdur olan çok sayıda vatandaşımız var. Bu doğrudur. Öğrenciler var; tüccarlarımız, sanayicilerimiz var. Ama bu, adı konulmamış bir savaş ve bu savaşta Türkiye’nin yanında yer almamız gerekiyor. Her birimiz, üzerimize düşen fedakârlıkları yapmak zorundayız. Biz büyük bir milletiz. Büyük milletler küçük kayıplardan hayıflanacaklarsa büyük millet olamazlar.
En az bizim kadar onların vatandaşları da mağdur. Bu bakımdan her iki devlet bu konuyu çözmek isteyecektir. Ama biz alacağımızı alarak bunu başarmak zorundayız. FETÖ’ye de, ABD’nin ülkemizde yapmak istediği operasyonlara da teslim olamayız.
Uzun lafın kısası, Amerika dünyada güç kaybediyor, hızlı bir çöküşe doğru sürükleniyor. İbn Haldun’un dediği gibi, devletler doğuyor, büyüyüp gelişiyor ve yaşlanıp ölüyor. Tıpkı bir insan gibi, bazısının ömrü uzun oluyor, bazısının ise kısa.
Öyle anlaşılıyor ki, ABD’nin sonunu Türkiye’ye yaptığı uygulamalar, başka bir ifadeyle Türkiye getirecek gibi görünüyor.
Sayın Hocam, eline sağlık, kalemine kuvvet. Selamlar...
Özelde Amerika büyükelçisi, genelde ise Amerika FETÖ konusunda suçüstü olmasının paniğini yaşıyor.. Ve bu panikle Amerikalı olmayan, diplomatik hüviyet taşımayan basit bir çalışanı için Dünyayı ateşe veriyor.. Aklınca dünyayı kandırıyor; fakat bu millet FETÖ darbesi sırasında ve sonrasında onların tutumunu ve ne anlama geldiğinin farkında.. RESTE REST ÇOK YAKIŞTI.. Allah razı olsun bizim izzet-i nefsimizi koruyanlardan..
Gerçekte hiçbir zaman dost ve müttefik olmayan, sadece diplomasi ve anlık menfaat icabı öyleymiş gibi görünen terör sevicilere anladiklari dilden konuşmak gerekiyor.