Amerika’nın, YPG’li teröristlerle işbirliği yaparak Rakka’yı, hem de hiç savaşmadan DEAŞ’tan teslim alması dünyanın gündemine oturmuştu. Teslim alınış görüntüleri her şeyi ne güzel anlatıyor. ABD ve YPG’nin DEAŞ’lı dostları, kamyonetlere biniyorlar ve Rakka şehrini gülücükler eşliğinde terk ediyorlar. Bunlarla ilgili Türkiye’nin söyleyecek çok sözü olmalı, olacaktır da.
İşte Türkiye tam bunları söyleyecekken, birdenbire dünyanın gündemi değişiverdi. Böylece ABD, teröristlerle işbirliği yaptığı yolundaki Türkiye’nin itirazlarını ve dünya kamuoyu oluşturma faaliyetlerinin önüne geçiverdi.
Bu şekilde, Katar meselesiyle ilk kuş vurulmuş oldu. Yani, Katar’la ilgili gündemin zamanlaması müthiş. Ama, avlanılacak kuş bununla sınırlı değil elbet. Bu sadece küçük, ama planlanmış bir ayrıntı.
Katar’la diplomatik ilişkileri kesenler kimler: Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Darbeci Sisi’nin Mısır’ı, Arap Baharında bitirilen ve ikiye bölünen ülke Libya, Hûsîlerin işgal ettiği Yemen. Bir de Hint Okyanusunda küçük adacıklar ülkesi Maldivler.
Özellikle üç ülkeye dikkat edilmeli. Yani, Katar’ı kuşatan üç ülke. Üçü de, birdenbire Katar’la diplomatik ilişkilerini kesme kararı alıyor ve bunu da hiç bekletmeden uygulamaya koyuyorlar. Mesela, bu üç ülkeden biri olan Suudi Arabistan, Katar’dan mal yükleyen tırlara sınır kapılarını kapattı.
Suudlar, ABD başkanı Donald Trump’la neşe içinde kılıç dansı yaparak 350 milyar doları bir kalemde Amerika’ya peşkeş çekmenin kutlamasını yapan ve varlığını oraya borçlu olan hanedanlık. Zavallı Arabistan halkı, üzerinde oturdukları yarımadanın trilyonlarca dolarlık servetlerinin Amerika’ya peşkeş çekildiğini ne zaman anlayıp buna dur diyecekler, bilemiyorum.
Dikkat edilecek diğer ülke de Birleşik Arap Emirlikleri. Birleşik Arap Emirlikleri’nin ne yapığını ise, bu ülkenin Washington büyükelçisinin internete düşen özel e-postalarından anlıyoruz. Meğer, İsrail’le işbirliği yaparak Türkiye ve Katar’a karşı ortak (ama dostça olmayan) politikalar geliştirmeye çalışan bir ülkeymiş. Büyükelçileri Yusuf el-Uteybe bunları itiraf etmese belki hiç öğrenemeyeceğiz. Bir ülkenin büyükelçisinin söyledikleri, o ülkenin dışişleriyle ilgili bakış açısını yansıtır. Büyükelçinin e-postaları tam bir fecaat. İçerikleri dehşet verici ve ayrıca tartışılması gereken bir konu.
Üçüncü ülke, geçtiğimiz şubat ayında 60 İsrailli özel tim gücünü ülkesinde ağırlayan ve İsrail’le gizemli ilişkiler ağı kurmuş olan Bahreyn. Bahreyn İçişleri Bakanlığı’nın tahsis ettiği özel araçla bilinmeyen bir bölgeye doğru götürülen bu tim, hâlâ orada mıdır, ne iş yapar, bilmiyoruz. Nitekim, İsrail Savunma Bakanı Libermann, Katar krizinin İslami terör’le (!) mücadelede Arap ülkeleriyle işbirliği konusunda kendilerine fırsat sunduğunu söylüyor. Böylece Katar krizinin arkasında kimlerin olduğu belirginleşmeye başlıyor.
Katar tam bir ablukaya alınmış durumda. Adeta ekonomik ve siyasi dışlanma ile karşı karşıya. Sağı öyle, solu öyle, arkası öyle. Sadece bir ön taraf kalıyor; o da, denize doğru. Neredeyse tam bir tecrit ülkesi haline gelecek. Bir ülke için haddinden fazla dramatik bir durum.
Pekiyi, neden? Bir ülke, neden aniden böylesine zor, böylesine çetin bir süreçle karşı karşıya kalabilir? Daha açık soralım: Bir ülke, böylesine vahim bir durumu hak edecek ne yapmış olabilir?
Gerekçe nedir? “Katar teröre destek veriyor”. Doğru mu bu. Hayır. Katar’ı terörizme destek vermekle suçlayanlar, ABD’nin PKK/YPG teröristlerine bölgede en gelişmiş silahları vermelerine ne diyorlar acaba?! Bu konuda da bir fikirleri bulunuyor mu?! Mesela, Almanya’nın hem PKK hem de FETÖ teröristlerine verdiği büyük destekler hakkında bu ülkeye suçlamalarda bulunacaklar mıdır?! En azından, bu ülkelerin Türkiye’ye düşmanca davrandıklarını söyleyebilecekler midir?!
“Bu, Suudi Arabistan’ın ve Birleşik Arap Emirliklerinin sorunu değil” mi, denilecektir.
Pekiyi, ne suçlaması yöneltiyorlar Katar’a. “Yemen’de terörizmi güçlendiriyormuş”. Sonra, “darbeci milislerle ilişki kuruyormuş”. Darbeci Sisi ile el ele kol kola verip Katar’a ambargo koyan ülkenin düştüğü komik duruma bakın hele. “Terörizmi güçlendiriyor” dedikleri ülke, daha birkaç gün önce Türkiye’yle terör finanslarının engellenmesine dair oldukça önemli bir anlaşmaya imza atıyor. Anlaşılan o ki, körfez ülkelerinin terör anlayışıyla Batının terör anlayışı tam örtüşüyor. Batının terör dedikleri terör, meşru dedikleri meşru onlar için.
Medyada yer alan haberlere göre uzmanlar diyorlarmış ki, Suudi Arabistan’ın başını çektiği Katar karşıtı hareketin asıl hedefi, İran’ın bölgedeki nüfusunu arttırmasına engel olmak. Katar’ın İran’la yakın ilişkileri varmış ve bu da onun Şii yayılmacılığına yardım etmesine sebep oluyormuş. Peki bu ülkeler, Irak Şiilere teslim edilirken nerelerdeymiş. Suriye’deki kanlı iç savaşta Şiiler altı yıl boyunca milyonlarca insanın kanını dökerlerken nerelerdeymiş.
Katar’ın % 80’den fazlası Sünni. Katar Sünni bir ülke. Neden Şii Hûsîlere destek versin?! Böyle bir şeyi yapması için Yemen’le coğrafi bir yakınlığı da yok; yani komşu da değiller. Yemen’de gerçekleşecek Şii bir oluşum, Katar’ın bir işine yaramayacaktır. Üstelik, Katar başından beri Yemen’deki Şii Hûsîlere karşı mücadele etmek üzere kurulan koalisyonda yer aldı. Bu uzmanların, yanlış adreslerde dolaştıkları muhakkak.
Saddam Hüseyin’in ülkesi işgal edilirken, Batı, onu, elinde bütün insanlığı mahvedecek kimyasal silahlar olmakla suçlamıştı. Irak yerle bir olduktan, Saddam idam edildikten, milyonlarca insan hayatını kaybettikten, sakat kaldıktan, yetim ve öksüz bırakıldıktan ve bir ülke baştan sona tahrip edildikten sonra, sonuç… “Pardon, özür dileriz, öyle zannetmişiz; ama aldanmışız. Meğer adamda silah falan yokmuş”. Bunun adına dalga geçmek denir. İslam dünyası adına utanç verici şeyler bunlar.
Şimdi aynı utanç verici şeyler Katar’ın başına getirilmek isteniyor. Neden? Az önce söylediğimiz, “teröre destek ve darbeci milislerle işbirliği” gibi tutarlılığı olmayan şeyler, bunun sebebi olamaz. Öyleyse başka sebepler var ve ortalıkta zikredilen sebepler, Katar’ın cezalandırılmasını meşrulaştırmak için ortaya atılan algı oluşturma vasıtalarıdır.
Donald Trump, kılıç dansı için oradaki Suudlara “Bu, bir savaş dansı. Bunu görebiliyorum” demişti. Evet, bu bir savaş dansı oldu. Suudlar kurdukları Müslüman koalisyonla yanı başındaki Müslüman komşusuna savaş açtı. Eminim, başta Trump olmak üzere Batılı ülkeler, bu savaşı büyük bir keyif ve aptal buldukları Müslümanları aşağılayıcı bir bakışla izliyorlardır.
Çok açıktır ki, Katar’a karşı yapılan bu savaşın arkasında İsrail ve ABD vardır. Katar teröre destek vermediğini, bu yapılanların haksız olduğunu ısrarla söylemektedir. Ama, Katar karşıtı koalisyonun gözü dönmüş durumdadır ve onun masumiyetini anlayacak kadar iyi niyetli değillerdir.
Öyleyse, ipleri dışarıda olduğu aşikar olan Katar karşıtı koalisyon tarafından Katar’a açılan bu savaşın asıl sebebi nedir sorusunun, bizce birkaç cevabı vardır: Savaşı açtıranlar dikkate alındığında;
1- Katar’ın, hem Müslüman Kardeşler Teşkilatını, hem de Hamas’ı terör teşkilatları arasında görmemesi. Türkiye de haklı olarak aynı noktada durmaktadır.
2- Katar’ın, Türkiye ile gittikçe yükselen ve sonuçta terör konusunda işbirliğine varan ilişkiler kurması.
3- Katar’ın, ABD ve Batı patentli 15 Temmuz darbe girişiminde çok net ve kararlı bir biçimde Türkiye’nin arkasında durmuş olması. Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanı da bu konuya temas ederek, “Katar’ın 15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasındaki desteklerini unutamayız. Katar, kara gün dostu olduğunu göstermiştir” demiştir.
4- Katar’ın, Türkiye’nin iktisadi bakımdan en fırtınalı dönemlerinde yanında olması ve bu ülkede finansal yatırımlarda bulunması. Böylece, Türkiye’ye Batı tarafından finansal savaşlar açıldığı dönemlerde krizler büyük hasarlar almadan atlatılmıştır.
5- Türkiye’de halihazırda 18 milyar dolarlık yatırımı bulunan Katar’ın, kurulacak ilişkilerle bu rakamı çok daha yukarılara çıkarma ihtimali.
6- Katar’ın, Türkiye ile enerji alanında işbirliği yapmak istemesi.
Şimdi, bu hususları Trump’ın söylemiş olduğu “19 trilyon dolarlık borcu Körfez ülkelerine ödeteceğim” sözü ile birlikte değerlendirin.
Mesele çok açık değil mi?! Katar, Türkiye ile girdiği bu yakın temas dolayısıyla cezalandırılıyor.
Aynen katılıyorum. Amerika 15 tem. da beceremedi. B planını uyguluyor.
Seyfullah Bey, çok güzel bir yazı. Elina sağlık, kalemine kuvvet. Selamlar...
Hocam tam isabet . Tesbit ve tahlillerinize katılıyorum. Uluslararası emperyalist zihniyet hiç durmadan iş başında. Şer ittifakı kurarak "çayın taşıyla, çayın kuşunu vuruyor" ,bir ve beraber olması gereken ülkeleri ustaca birbiriyle oyalıyor. Buradaki asıl hedefin , mazlumun tek umudu TÜRKİYE olduğunu unutmayalım. Saygılarımla.